Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaÜlkücü AlemiLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ...:::-Atatürk-:::...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Kürşad
Ergenekon
Ergenekon
Kürşad



...:::-Atatürk-:::... Empty
MesajKonu: ...:::-Atatürk-:::...   ...:::-Atatürk-:::... EmptyCuma Mart 20, 2009 4:41 pm

...:::-Atatürk-:::... Soz2



Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938)



"Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir."

"İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!"

1881
Gümrük kolcusu Ali Rıza Bey ile Zübeyde Hanım'ın oğlu olarak Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu.

1893
Mustafa Selanik'teki Askeri Hazırlık Okuluna başlar ve burada öğretmeni tarafından kendisine ikinci ismi "Kemal" verilir.

1895
Mustafa Kemal Manastırdaki Askeri Liseye (Askeri Rüştiye) başlar.

1899
Mustafa Kemal İstanbul'da Harbiye'nin hazırlık sınıfına başlar.

1902
Mustafa Kemal Harbiye'den mezun olur ve buradan sonra Harp Akademisine (Erkan-ı Harbiye) devam eder.

11 Ocak 1905
Mustafa Kemal Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun olur ve Şam'da bulunan Beşinci Orduda görev almak üzere Şam'a gönderilir.

Ekim 1906
Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da "Vatan ve Hürriyet" adıyla gizli bir dernek kurarlar.

1907
Askeri rütbesi kolağası olur ve yine aynı yıl içinde görevi Makedonya'daki 3. Orduya tayin edilir ve Selanik'e gönderilir, Cemiyetinin Merkezi Selanik'te İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşir

23 Temmuz 1908
Yukarıdaki gizli ve siyasi faaliyetlerinin sonucu 2. Meşrutiyetin, padişah Abdulhamit'e kabul ve ilan ettirilmesi

13 Nisan 1909
İstibdat taraftarları yeni rejime karşı ayaklanır, Rumeli'den bunları bastırmak için yola çıkan Hareket Ordusunun Kurmay Yüzbaşkanlığına deruhte etmesi ve bu ayaklanmada önemli bastırıcı rol oynar

1911
Trablusgarb savaşına iştirak eder ve oradaki kuvvetlerimizin Kurmaylığını üzerine alır. Bu arada rütbesi binbaşılığa yükseltilir.

13 Eylül 1911
Mustafa Kemal İstanbul'daki Genel Kurmaya tayin edilir.

9 Ocak 1912
Mustafa Kemal Libya'daki Tobruk taarruzunu başarılı bir şekilde yönetir.

24 Ekim 1912
Balkan Savaşının başlaması üzerine İstanbul'a döner ve Bolayır'da toplanmış olan kuvvetlerimizin hareket şubesi müdürlüğüne tayin edilir

25 Kasım 1912
Mustafa Kemal Hareket Başkanı olarak Akdeniz Boğazları özel Kuvvetlerine atanır.

27 Ekim 1913
Mustafa Kemal Sofya'ya Askeri Ataşe olarak atanır.

2 Şubat 1915
Tekirdağ'da kurulması kararlaştırılan yeni bir tümenin komutanlığına tayin edilir. Onun teşkil ettiği ve 19. Tümen adını alan bu tümen Çanakkale savaşlarında parlak başarılar göstermiştir

25 Nisan 1915
İttifak Devletleri Arıburnuna çıkarma yaparlar ve Mustafa Kemal Tümeni ile ilerlemelerini durdurur.

1 Haziran 1915
Çanakkale savaşlarında gösterdiği büyük başarılardan dolayı rütbesi albaylığa yükseltilir

9 Ağustos 1915
Mustafa Kemal Anafartalar Grup Kumandanlığına getirilir.

1 Nisan 1916
Çanakkale savaşları zaferlerimizle bittiğinden Diyarbakır'daki kolordunun komutanlığına tayin edilmiştir. Oraya giderken Tuğgeneralliğe terfi eder.

6-7 Ağustos 1916
Mustafa Kemal Bitlis ve Muş'u düşmandan geri alır. Bu başarısı üzerine 2. Ordu komutanlığına atandı.

31 Ekim 1918
Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grup Kumandanı olur.

30 Nisan 1919
Mustafa Kemal Erzurum'da bulunan Dokuzuncu Orduya geniş yetkilerle Müfettiş olarak atanır.

16 Mayıs 1919
Mustafa Kemal İstanbul'u terkeder. İstanbul'dan 3. Ordu Müfettişliği göreviyle Bandırma vapuruyla gider.

19 Mayıs 1919
Mustafa Kemal Samsun'a ayak basar.

21 Mayıs 1919
Erzurum'daki 15.Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile temas eder

23 Mayıs 1919
Ankara'daki 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile temas eder

28 Mayıs 1919
Türk Milletini işgallere protesto için mitingler yapmaya davet eder

3 Haziran 1919
Doğu vilayetlerinde bir Ermeni Hükümetinin kurulması ve İngiliz himayesi fikirlerine karşı olduğunu beyan eder

21 Haziran 1919
Yurdun bağımsızlığını kurmak için Türk Milletini kendisiyle birlikte çalışmaya davet eden tarihi beyannameyi yayınlar

8 Temmuz 1919
Mustafa Kemal gerek Üçüncü Ordu Müfettişliği görevinden gerekse ordudan istifa eder.

23 Temmuz 1919
Mustafa Kemal Erzurum Kongresi Başkanlığına getirilir. Erzurum Kongresinde millet iradesine dayanan bir millet meclisiyle kuvvetini, gene millet iradesiyle oluşan bir hükümetin kurulması lüzumunu ilk hedef olarak ilan eder.

4 Eylül 1919
Mustafa Kemal Sivas Kongresi Başkanlığına getirilir. Sivas Kongresinde yurdun muhtelif bölgelerinde kurulmuş olan müdafaa cemiyetlerini Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirip bütün millet kuvvetlerini bir elde idare etmek imkanını sağlar.

11 Eylül 1919
Çalışmalarını bitiren Sivas Kongresi delegeleri tarafından seçilen Temsil Heyeti Başkanlığına getirilir

15 Eylül 1919
Temsil Heyeti, Türk Milletinin yetkili makamı olarak ilan edilir

7 Aralık 1920
Temsil Heyeti ile birlikte Ankara'ya yerleşir ve bu şehri milli harekatın merkezi yapar

27 Aralık 1919
Mustafa Kemal İcra Heyeti ile Ankara'ya gelir.

23 Nisan 1920
Mustafa Kemal Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisini açar ve bu meclise başkan seçilir.

11 Mayıs 1920
Mustafa Kemal İstanbul hükümeti tarafından ölüme mahkum edilir.

5 Ağustos 1921
Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi tarafından Başkumandan olarak atanır.

23 Ağustos 1921
Türk birliklerinin Mustafa Kemal tarafından yönetildiği Sakarya savaşı başlar.

19 Eylül 1921
Sakarya Zaferinden altı gün sonra Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ile Gazi ünvanını verir.

26 Ağustos 1922
Gazi Mustafa Kemal Büyük Taarruzu Kocatepe'den yönetmeye başlar.

30 Ağustos 1922
Gazi Mustafa Kemal Paşa Dumlupınar savaşını kazanır.

1 Eylül 1922
Türk Ordularına "İlk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri!" emrini verir

10 Eylül 1922
Gazi Mustafa Kemal İzmir'e girer.

1 Kasım 1922
Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal'in Hilafetin kaldırılması Yönündeki önerisini kabul eder.

14 Ocak 1923
Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım İzmir'de vefat eder.

29 Ekim 1923
Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesi ve Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi.

24 Ağustos 1924
Gazi Mustafa Kemal İstanbul Sarayburnu'nda ilk kez şapka giyer.

9 Ağustos 1928
Gazi Mustafa Kemal Sarayburnu'nda yeni Türk Alfabesi ile ilgili konuşma yapar.

3 Mart 1924
Cumhuriyet rejiminin Türkiye'de kökleşip yerleşmesi için şart olan hilafetin kaldırılmasını sağlamıştır. Aynı yıl içerisinde medreseleri kapattırarak milli eğitim alanındaki birliği sağlama yolunu açmıştır. Gene bu suretle laik ve modern esaslara göre eğitim ve öğretim yapan müesseselerin kurulmasına zemin hazırlamıştır.

1 Mayıs 1924
Orta Çağın dini hukuk geleneklerine göre çalışan Şer'iye mahkemelerini kaldırdı

26 Ağustos 1924
Milli sermayeyi çoğaltmak özel teşebbüsleri teşvik ederek kurmak ve Türk bankacılığını geliştirmek amacıyla İş Bankasını kurdu.

5 Mayıs 1925
Memlekette modern çiftçiliği geliştirmek maksadıyla yapılacak teşebbüslere bir örnek olmak üzere kendi parasıyla bir Orman Çiftliğini kurdurdu

1925
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ile ilgili kanun kabul edilerek batıl inanç ve taassup yatakları ortadan kaldırıldı

25 Aralık 1925
Medeni kıyafeti getirdi

26 Aralık 1925
Miladi takvim ve modern saat ölçüsünü değiştiren kanun kabul edildi

17 Şubat 1926
Türk Medeni Kanununun kabul edilmesiyle Türk milleti ümmet devrinden çağdaş medeniyete geçirildi

1 Kasım 1928
Çıkarılan bir kanunla Türk Milletinin kolayca okuyup yazmasını temin edecek olan yeni Türk alfabesi kabul edildi.

12 Nisan 1931
Gazi Mustafa Kemal Türk Tarih Kurumunu kurar.

12 Temmuz 1932
Gazi Mustafa Kemal Türk Dil Kurumunu kurar.

29 Ekim 1933
Cumhuriyet'in 10.yıl nutkunu yazar ve okur

16 Haziran 1934
Büyük Millet Meclisi bir yasa geçirerek Gazi Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadını verme kararı alır.

1934
Kasım ayında Türk kadınına siyasi hakları tanıyan yasa çıkarıldı. Avrupa'da baş gösteren siyasi buhran karşısında Balkan Antantının kurulmasında en önemli rolü oynadı.

1936
Montrö Antlaşması ile boğazların tahkiminin sağlanmasını temin etti. Sadabat Paktıyla memleketimiz için gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmasında nazım rol oynadı.

4 Temmuz 1938
Türkiye'nin ayrılmaz bir parçası olan Hatay'ın bağımsız bir Türk devleti olmasını sağlamıştı ki bu vatan parçası ölümlerinden sonra Anavatan'a katılmak imkanını bu sayede buldu.

10 Kasım 1938
Atatürk perşembe sabahı saat 9.05'te hayata gözlerini yumdu. Türkiye yasa boğuldu...

19 Kasım 1938
Cenazesi ulusal egemenliğin simgesi olarak kurduğu başkent Ankara�ya getirildi.

21 Kasım 1938
Türkiye'nin her yerinden Ankara'ya koşan halk ulu önderin cenazesini büyük bir törenle Etnoğrafya Müzesi'nde hazırlanan geçici kabrine uğurladı.

10 Kasım 1953
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kürşad
Ergenekon
Ergenekon
Kürşad



...:::-Atatürk-:::... Empty
MesajKonu: Geri: ...:::-Atatürk-:::...   ...:::-Atatürk-:::... EmptyCuma Mart 20, 2009 4:43 pm

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN AİLESİ


Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım, Hacı Sofu ailesinden Feyzullah Ağa'nın kızıdır. Zeki, sağduyulu, dine ve geleneklere bağlı bir kadındı. Oğlunun mahalle mektebine gelenekten olan ilâhilerle başlamasını istemişti. Ancak aşağıda göreceğimiz gibi oğlunun zamanın gerektirdiği biçimde yetişmesini engellememiş, hele kocası öldükten sonra onun iyi öğretim görmesine elinden geldiği kadar çalışmıştır.

Onun sağduyusu ve taşıdığı yüksek onur duygularının bir örneği aşağıdaki olayda görülür. O, daha Selanik'te bulundukları sırada oğlunun, kendi evinde, II inci Abdülhamit yönetimine karşı çalışan bir takım arkadaşlariyle yaptığı toplantıda nelerle uğraşıldığını öğrenince, padişaha karşı çalışmanın sonuçlarından ürkmüş, ancak Mustafa Kemal'in işi kendisine anlatması üzerine sorunu kavrayıp "gizli şeyleriniz varsa ben saklayayım, muvaffak olmak zordur, mahvolmak daha tabiidir" dedikten sonra şöyle konuşmuştur: "... evlâdım bir gün bu işler olduktan sonra seni namus ve haysiyet sahibi olanlarla görmezsem işte o zaman meyus olurum. Ben senin kadar okumadım, senin kadar bilmem, seni gördüğün, anladığın şeyleri yapmaktan menetmiye kalkışmam, yalnız dikkat et, esas muvaffak olmaktır, muvaffak olmaya çalış".

Selanik Yunanlıların eline düştükten sonra kızı Bayan Makbule (Ata'dan) ile İstanbul'a gelen Zübeyde Hanım millî mücadele sırasında binbir merak ve heyecan, ancak büyük kıvanç duyguları içinde İstanbul'da kalmış ve Ankara'ya gitmiştir. Kalbinden hasta bulunduğu için Ankara'da kalması uygun görülmemiş ve zaferden sonra İzmir'e gönderilmiştir. Orada 1923 yılında vefat etmiştir.

Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi, Selânik yerlilerindendi. Uzak dedeleri Vidin'den ayrılarak Serez'de yerleşmişler, oradan da Selânik'e gelmişlerdi. Ali Rıza Efendi, önce Selanik'te evkaf kâtipliği yapmıştır. Atatürk, onu az hatırladığını söylemekle birlikte zekâ ve azmini anar, modern düşünceli bir kimse olduğunu söylerdi.
1876 da Sırbistan'la savaş başladıktan sonra Selanik'te gönüllülerden bir "Asakiri Milliye" taburu kurulmuş ve Ali Efendi orada mülâzımı evvel (Üsteğmen) olmuştur.
II. Abdülhamid'in vehmi üzerine bu ve buna benzer birlikler dağıtıldıktan az sonra Ali Efendi'nin evkaftan çekilip rüsumat memuru olduğu anlaşılıyor. Daha sonra özel hayata atılıp kereste tüccarlığı yapmıştır.

Atatürk'ün Selanik'te doğduğu evden ailenin orta halli, hatta bundan az üstün durumda olduğu anlaşılmaktadır.
XIX. uncu yüzyılda hele taşralarda kayıtlar pek eksik olduğundan onun doğum günü bilinmemektedir. O, Rumi 1286 yılında doğmuş olarak kayıtlı olduğuna göre 1880 veya 1881 de doğmuş demektir. Adı Mustafa idi.
19 Mayıs 1932 de Bay Reşit Saffet Atabinen'in kendisine "Doğum gününüzü kutlarım" yollu bir telgraf çekmesi, Atatürk'ün hoşuna gitmişti. Bundan az sonra Temmuz 1932 de Türk Tarih Kurumu'nun ilk kongresi sırasında Aydın Halkevi'nin tarih, dil, edebiyat komitesinin bir "Gazi Günü" kabul etmek istediğini söyleyip ona doğum gününü soran öğretmene Atatürk: "Bana onu sormayınız, ben doğduğum günü bilmiyorum" der ve "Gazi Günü" olarak da : "Samsun'a çıktığım günü" yapınız sözünü eklemiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kürşad
Ergenekon
Ergenekon
Kürşad



...:::-Atatürk-:::... Empty
MesajKonu: Geri: ...:::-Atatürk-:::...   ...:::-Atatürk-:::... EmptyCuma Mart 20, 2009 4:43 pm

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK YILLARI


Mustafa okula başlama çağına gelince, geleneklere bağlı annesiyle modern düşünceli babası arasında bir çatışma olur. Zübeyde Hanım, küçük Mustafa'nın, ilâhiyle Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebine, Ali Rıza Efendi ise modern öğretimde bulunan Şemsi Efendi'nin özel okuluna gitmesini ister. Sonunda Ali Rıza Efendi, bir çıkar yol bulur: Küçük Mustafa, ilk öğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde devam etti; fakat çok geçmeden babasının isteği ile Selânik'te çağdaş eğitim yapan Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti ve ilkokulu burada bitirdi. Şemsi Efendi, yeni öğrencisinin yeteneklerini ve zekâsını takdir ettiğinden, küçük Mustafa'nın kendi okulunda bulunmasından son derece memnundu.

Küçük Mustafa, bu okulda okurken babasını kaybetmiştir. Bu sıralarda isimleri Makbule ve Naciye olmak üzere kendisinden küçük iki kız kardeşi bulunuyordu. Babaları öldüğü zaman küçük Mustafa yedi, Makbule bir yaşını henüz doldurmuştu; Naciye ise kırk günlüktü. Bu en küçük kardeşleri genç kız iken Selânik'te vefat etmiştir.

1888 yılında Ali Rıza Efendi'nin ölmesi üzerine, yedi-sekiz yaşlarında yetim kalan küçük Mustafa'nın büyütülmesi ve yetiştirilmesi görevi, büyük Türk kadını Zübeyde Hanım'a düştü. Bunun üzerine, Zübeyde Hanım, üç çocuğu ile bir süre Selânik yakınlarındaki Rapla çiftliğinde subaşılık yapan kardeşi Hüseyin Efendi'nin yanına yerleşti. Çiftlik hayatı nedeniyle küçük Mustafa'nın öğrenimi ister istemez bir süre aksamıştı. Fakat çok geçmeden Selânik'e dönerek halasının yanında, bıraktığı yerden öğrenimine devam etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kürşad
Ergenekon
Ergenekon
Kürşad



...:::-Atatürk-:::... Empty
MesajKonu: Geri: ...:::-Atatürk-:::...   ...:::-Atatürk-:::... EmptyCuma Mart 20, 2009 4:43 pm

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ÖĞRENİM HAYATI


Küçük Mustafa, Şemsi Efendi İlkokulu'ndan sonra bir süre Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne devam etti ise de Kaymak Hafız adlı Arapça öğretmeninin kendisine haksız yere sopa ile vurması üzerine bu okuldan ayrıldı ve Askerî rüştiyeye giden bir komşu çocuğunun giyimini ve genel olarak subayların kılığını pek beğenen küçük Mustafa, askerî rüştiiyeye girmek ister; askerlikten ürken annesi ise bunu istemez, ancak Mustafa bir akrabasının delaletiyle okulun kabul zamanında askerî rüştiyeye gidip imtihan verir ve okula alınır (1893). Böylelikle annesine karşı bir olup-bitti yapmış ve kendisine en uygun gelecek yola girmiş bulunur. Yazları, dayısı Hüseyin Efendi'nin yanına gider, okul zamanına kadar çiftlikte kalırdı. Mustafa bu okulu gerçekten sevmişti. Arkadaşları arasında zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa zamanda kendisini gösterdi ve öğretmenlerinin sevgisini kazandı; öğretmenleri neredeyse kendisine bir arkadaş muamelesi yapma gereğini hissetmişlerdi.

Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, genç öğrencisinin yetenekleri ve zekâsı karşısında sınıftaki diğer Mustafa'larla aralarındaki farkı belirtmek üzere öğrencisinin adının sonuna "Kemal" ismini ilâve etti. Artık genç öğrenci Mustafa Kemal olmuştu.
Mustafa Kemal, Selânik Askerî Rüştiyesi'ni bitirdikten sonra 1896 yılında Manastır Askerî İdadisi'ne girdi. Burada Ömer Naci ile arkadaşlık yaptı. İlerde ünlü bir hatip olarak tanınacak olan bu kişi, Mustafa Kemal'in hitabet ve edebiyat sevgisinde etkin rol oynadı. Yakın arkadaşlarından biri olacak olan Ali Fethi (Okyar) de bu okulda öğrenci idi. Genç Mustafa Kemal, askerî öğreniminin yanısıra yabancı dil öğrenimini de ihmal etmiyor; yazları izinli olarak Selânik'e döndüğü zaman Fransızca dersleri alıyordu.

Genç Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisi'ni de başarı ile bitirerek 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da Harp Okulu'na girdi. 3 senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden sonra 10 Şubat 1902'de bu okulu Teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine Harp Akademisi'nde devam etti. 1903 yılında Üsteğmen olmuştu.

11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisi'nden mezun oldu. Harp Okulu'nda ve Harp Akademisi'nde de zekâsı, yetenekleri ve üstün kişiliği ile kendisini arkadaşlarına ve öğretmenlerine tanıtmış, onların içten sevgi ve saygısını kazanmıştı. Askerlik derslerine büyük ilgisi yanında matematiğe, edebiyata ve güzel söz söylemeye karşı da merakı ve eğilimi vardı. Harbiye'de ve Harp Akademisi'nde, memleket ve millet davaları ile ilgilenmesi, düşüncelerini cesaretle ifadeden çekinmemesi sebebiyle aydın ve inkılâpçı bir subay olarak tanınmıştı.

Devir istibdat idaresi idi ve bu davranışları aleyhine olabilirdi; ancak çevresince gerçekten çok sevilişi, düşüncelerinde samimi oluşu, onun herhangi bir tertibe kurban gitmesini önlemişti. Bununla beraber Harp Akademisi'nden mezuniyetini izleyen günlerde istibdat ve padişahlık rejimi aleyhindeki düşünceleri ve durumu, şüphe çekerek birkaç ay İstanbul'da tutuklu kaldı; sonra bir nevi sürgün olarak vazife ile 5 Şubat 1905 tarihinde Suriye bölgesine, Şam'a atandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kürşad
Ergenekon
Ergenekon
Kürşad



...:::-Atatürk-:::... Empty
MesajKonu: Geri: ...:::-Atatürk-:::...   ...:::-Atatürk-:::... EmptyCuma Mart 20, 2009 4:43 pm

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN SİVİL HAYATI


Askerlikten istifasını takiben Erzurumluların isteği üzerine Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Erzurum şubesinin Heyet-i Faale başkanlığına getirildi. Cemiyet, o günlerde daha evvelce alınan bir karar gereğince doğu illerini kapsayan bir kongrenin hazırlıkları içinde idi. Mustafa Kemal'in Heyet-i Faale reisi olarak bu kongreye iştiraki mümkündü; fakat o, bu kongreye özellikle Erzurum'dan üye olarak iştirak etmek istiyordu. Ne çare ki Erzurum üyeleri evvelce seçilmişti; ama buna da bir çözüm bulundu. Erzurum'un iki değerli evlâdı, Kâzım Yurdalan ve Cevat Dursunoğlu Erzurum üyeliğinden istifa etmek suretiyle yerlerini Mustafa Kemal ve Rauf Bey'e bıraktılar. Bu suretle Mustafa Kemal Paşa'nın kongreye girişi meşruluk kazandı.

Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919'da tek katlı bir ilkokul salonunda 62 delegenin iştirakiyle toplanmıştı. Kongre bir kurucu meclis gibi çalışarak 14 gün devam etti ve 7 Ağustos 1919 da çalışmalarına son verdi. Kongreyi geçici başkan olarak Erzurum delegelerinden Hoca Raif Efendi açmış, delegelerin isim okunarak yoklaması yapıldıktan sonra başkanlık seçimine geçilmişti. Yapılan oylamada Mustafa Kemal Paşa başkan seçildi.
Millî Mücadele'ye bayrak olan bir kongrenin Erzurum'da toplanışı bir tesadüfün eseri değildi; Mondros Mütarekesi'nden sonra müdafaa şuurunun en keskin bir şekilde meydana çıktığı bölgelerden biri Erzurum idi. Zira Mütareke hükümlerine göre asırlarca şehit kanıyla sulanmış Erzurum topraklarını da içine almak üzere bir Ermenistan kurulması isteniyordu. Bu durum, bölgedeki millî birlik ve mukavemet şuurunu daha da bileyledi. Keza Kongre'ye Doğu Karadeniz il ve kasabalarını temsil etmek üzere 17 delege ile iştirak eden Trabzon'da da Pontus tehlikesi vardı. Bölge Rumları, Mondros Mütarekesi'nden faydalanarak Doğu Karadenız şehirlerini kapsayacak bir Pontus Rum Devleti kurma hayali içindeydiler. Bu bakımdan Doğu Anadolu şehirleri ile tehlike müşterekti.

Erzurum Kongresi güç şartlar altında toplanıyordu. Çünkü Kongre üyelerinin vilâyetlerce gerek seçiminde, gerekse seçilenlerin Kongre'ye gönderilmesinde büyük güçlükler çıkarılıyordu. Mülkî âmirlerin büyük kısmı, İstanbul Hükûmeti'nin baskısı ile delegeleri korkutuyorlar, yola çıkmalarını engelliyorlar, hatta bazı vilâyetler kesin olarak delege göndermemekte direniyorlardı. Elâzığ, Diyarbakır ve Mardin illerinden seçilen üyeler valilik baskısı sebebiyle yola çıkmaktan alıkonulmuşlar, dolayısıyla Kongre'ye iştirak edememişlerdi. Bu sebeple Kongre'nin toplanabilmesi için Müdafa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Erzurum şubesinin gayretleri yanında Mustafa Kemal Paşa tarafından da ciddî teşebbüslerde bulunmak icap etti. Vilâyetlerin herbirine açık telgraflar gönderilmekle beraber, bir taraftan da şifre telgraflarla valilere, komutanlara gerektiği şekilde tebligatta bulunuldu.
Nihayet yeteri kadar temsilci getirtilip Kongre'yi toplamaya muvaffak olundu.

İşte bu şartların oluşturduğu hava içinde gerçekleştirilen Erzurum Kongresi, Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi ile Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti'nin müştereken hazırladığı bir Kongre idi. O günkü mülkî taksimatta Trabzon'un kapsadığı Doğu Karadeniz il ve ilçelerinden 17, Erzurum un kapsadığı il ve ilçelerden 25, Sivas'ın kapsadığı il ve ilçelerden 14, Bitlis'ten 4 ve Van'dan 2 delegenin iştiraki ile toplam 62 üye ile toplanmıştı. Bugünkü idarî taksimat gözönüne alındığı takdirde 30'a yakın Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz illerini ve bunların ilçelerini kapsamaktadır.

Erzurum Kongresi'nin toplanışı ve çalışmalarına başlamasıyla İstanbul da Saray ve Hükûmet tarafından, Anadolu'da yükselen bu kurtuluş sesini boğmak için yoğun bir faaliyet başladı. Ajanslarla Mustafa Kemal'in devlete başkaldıran bir asi olduğu, Erzurum Kongresi'nin kanunsuz toplandığı ilân edildi. Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklamak için her türlü tedbire başvuruldu. İstanbul Hükûmeti, Erzurum Kongresi'nin dağılmasını, Kongre ye katılanların yakalanarak İstanbul Divan-ı Harbine sevklerini emretti ise de millet fertlerini saran o zamanki millî hava içinde hiçbir makam bu emri yerine getirmeye teşebbüs edemedi.

İşte bu derece güç şartlar içinde gerçek bir vatan aşkıyla her türlü tehlikeyi göze alarak toplanan Erzurum Kongresi Türk tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. Türk Kurtuluş Savaşı' nın ilk temelleri bu Kongre'de atılmış, alınan tarihî kararlar Millî Mücadele'nin temel kurallarını oluşturmuştu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kürşad
Ergenekon
Ergenekon
Kürşad



...:::-Atatürk-:::... Empty
MesajKonu: Geri: ...:::-Atatürk-:::...   ...:::-Atatürk-:::... EmptyCuma Mart 20, 2009 4:44 pm

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERÎ HAYATI


Şam'da 5. Ordu'nun emrinde kaldığı üç yıl içinde Suriye'nin hemen her yerini görevle dolaşmış, memleket idaresindeki aksaklıkları, ordunun eğitim ve öğretimindeki eksiklikleri daha da yakından görmüştü. Mustafa Kemal, burada 1906 yılı Ekim ayı içinde güvendiği bazı arkadaşlarıyla gizli olarak "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kurdu. Bu arkadaşlarıyla beraber Beyrut, Yafa ve Kudüs'te de kurdukları cemiyeti genişletti. Bir ara gizli olarak Mısır ve Yunanistan yoluyla Selânik'e geçerek burada da "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"nin bir şubesini açtı ve tekrar Şam'a döndü. Şam'dan ayrılması hükûmetçe duyuldu ise de âmirleri kendisini koruduğundan bir ceza yoluna gidilmedi. Bir süre daha Şam'da kaldı. Bu sıralarda 20 Haziran 1907 tarihinde Kolağası (kıdemli yüzbaşı) oldu ve Şam'daki Ordunun Kurmay Başkanlı'ğında bir göreve getirildi.

Mustafa Kemal, 13 Ekim 1907'de merkezi Manastır'da bulunan 3. Ordu Karargâhına atandı. Bu Karargâhın Selânik'teki şubesinde çalışmak üzere Selânik'e geldi. Bu sıralarda Selânik'teki "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti" üyelerini de içine almış olan ittihat ve Terakki Cemiyeti" faaliyet halinde idi. Mustafa Kemal de Selânik'e gelişini takiben bu cemiyete dahil olarak hizmet görmeye başladı. Memleketin istibdat idaresinden kurtarılması, yapılacak yenilikler onun da temel düşüncesiydi. Selânik'e gelişini takiben kısa bir süre sonra 22 Haziran 1908 de Üsküp-Selânik arasındaki demiryolu müfettişliği de 3. Ordu Karargâhındaki görevine ek olarak kendisine verildi. Bu esnada Rumeli'de büyük faaliyet gösteren "İttihat ve Terakki Cemiyeti" Abdülhamit'i,1876 Anayasasını yeniden yürürlüğe koymaya ve kapatılan Meclis-i Mebusan'ı tekrar toplantıya çağırmaya zorlamaktadır. "Ittihat ve Terakki Cemiyeti nin bu girişimleri adım adım II. Meşrutiyetin ilânına uzandı.

23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet ilân edildiği zaman Mustafa Kemal, Kolağası rütbesiyle Selânik'te askerî görevini sürdürmekte, bir yandan da "İttihat ve Terakki Cemiyeti" içinde çalışarak İstanbul'daki siyasi gelişmeleri yakından izlemektedir. O, II. Meşrutiyet gibi büyük bir inkılâbı takiben yapılanları kâfi görmüyor; bu fırsattan yararlanılarak memlekette daha büyük ve daha köklü değişikliklerin gerçekleştirilmesi gereğine inanıyordu. Fakat kendisinin görüşleri "İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenlerinin görüş ve düşüncelerine uymadı. Buna rağmen fikirleriyle zamanın söz sahibi kişilerini uyarmaktan da çekinmiyordu.

II. Meşrutiyet'in ilânı üzerinden henüz bir sene geçmemişti ki İstanbul'da 13 Nisan 1909'da bu harekete karşı, gerici çevrelerce desteklenen büyük bir isyan gelişti. Mustafa Kemal, 31 Mart Vak'ası olarak bilinen bu isyanı bastırmak üzere Rumeli de oluşturulan Hareket Ordusu'nun Kurmay Başkanlığı'na getirildi ve bu ordu ile 19 Nisan 1909 tarihinde İstanbul'a geldi. Hareket Ordusu'nun gerek yolda gerekse İstanbul'daki sevk ve idaresinde Kurmay Başkanı olarak önemli hizmetler gördü. Hareket Ordusu'nun İstânbul'a girdiği gün halka hitaben yayımlanan beyannameyi kendisi yazmıştı. Hareket Ordusu'nun duruma hakim oluşundan sonra Abdülhamit tahttan indirildi, yerine Sultan Reşat getirildi. Mustafa Kemal, bu gerici olayın bastırılmasından sonra İstanbul'da çok kalmayarak 16 Mayıs 1909'da tekrar Selânik'e döndü. Bu sıralarda Selânik ve çevresinde yapılan mânevralarda, tatbikatlarda düşünce ve görüşlerini cesaretle savunuyor; bu ise bazı üstlerinin dikkatini çekerken bazılarının da tahammülsüzlüğüne sebep oluyordu. Kendisi, bir yandan da askerî eğitim konuları üzerinde telif ve tercüme eserler hazırlıyordu.

O, II. Meşrutiyet'i takiben Ordu'nun "İttihat ve Terakki Cemiyeti" ile sıkı alâkasının ve siyasete karışmasının tehlikelerini sezinlemeye başlamış, bu görüşlerini 22 Eylül 1909'da Selânik'te toplanan "İttihat ve Terakki Bûyük Kongresi"nde açıkça dile getirmişti. Fâkat Cemiyetin önde gelenleri onun bu görüşlerini paylaşmadılar. Mustafa Kemal de kendisini Cemiyetten uzak tutarak doğrudan doğruya askeri vazifesine verdi. "İttihat ve Terakki Cemiyeti" ile anlaşmazlığı ve aralarının açılması böyle başladı.

Mustafa Kemal, Selânik'teki görevini başarı ile yürütürken 1910 yılı Eylül ayında askeri manevraları izleme amacıyla Fransa'ya gönderildi. Burada Fransız Ordusunu ve komutanlarını yakından tanıdı. Selânik'e dönüşünden kısa süre sonra 1911 Mart'ında Arnavutluk'ta bir isyan çıktı. Bu isyanı bastırmak üzere düzenlenen harekâtta Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın yanında görev aldı.

Mustafa Kemal, 15 Ocak 1911'de 3. Ordu Karargâhındaki görevinden alınarak evvelâ 5. Kolordu Karargâhında, daha sonra yine Selânik'te bulunan 38. Piyade Alayı'nda görevlendirildi. Bu atamadan amaç, kendisine kıta hizmeti gördürerek onu başarısızlığa sürüklemek; bu suretle şevk ve hevesini bir ölçüde kırmak idi. Ama O, bu görevde de büyük başarılar gösterdi; eskiden olduğu gibi yine kumandanlarının, arkadaşlarının sevgi ve saygısını kazandı. Selânik garnizonundaki subaylar gittikçe onun etrafında toplanıyorlardı. Bu durum 3. Ordu Müfettişliğinin hoşuna gitmedi. O'nu Selânik'teki vazifesinden ayırarak 27 Eylül 1911 tarihinde İstanbul'da Genelkurmay Başkanlığında bir göreve tayin ettiler. Mustafa Kemal bu atama üzerine İstanbul'a gelerek bir süre Genelkurmay Başkanlığı'nda çalıştı.
5 Ekim 1911'de İtalyanlar Trablusgarp'a hücum ederek istilâ hareketlerine başlamışlardı. Mustafa Kemal, bu bölgede görev almak üzere 15 Ekim 1911'de İstanbul'dan ayrıldı. Trablusgarp'a gelişini takiben bir süre Tobruk ve Derne Bölgelerinde gönüllü mahalli kuvvetlerin başında bulundu.
12 Mart 1912 de Derne Komutanlığına getirildi. Bu sıralarda 27 Kasim 1911 tarihinde binbaşılığa terfi etti.

1912 yılı Ekim ayında Balkan Harbi başlamıştı. Mustafa Kemal, 24 Ekim 1912'de Trablusgarp'tan hareket ederek İstanbul'a geldi. 21 Kasım 1912'de Gelibolu'da bulunan Bahr-i Sefîd (Akdeniz) Boğazı Kuvay-ı Mürettebesi Komutanlığı Harekât Şubesi Müdürlüğü'ne atandı. Bu atama üzerine Gelibolu'ya geldi. Olaylar süratle gelişmiş, baba memleketi Selânik düşmüş, Bulgar Ordusu ilerleyerek Çatalca'ya kadar gelmişti. Bu elim vaziyet kendisini çok üzdü. Bu cephede bir süre sonra Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanlığı'na getirildi. Bu görevde iken Dimetoka ve Edirne'nin düşmandan geri alınışında büyük hizmetleri gördü.

Mustafa Kemal, Balkan Harbi'nden sonra, 27 Ekim 1913 tarihinde Sofya Ataşemiliterliğine atandı. 11 Ocak 1914 tarihinden itibaren Belgrad ve Çetine Ataşemiliterliklerini yürütme görevi de kendisine verildi. Sofya Ataşemiliterliğine atandığı günlerde yakın arkadaşı Ali Fethi (Okyar) de Sofya Elçiliğine atanmıştı. Mustafa Kemal Sofya Ataşemiliterliği esnasında
1 Mart 1914 tarihinde yarbaylığa terfi etti. 1915 yılı Ocak sonlarına kadar Sofya'da kaldı.

Bu sıralarda 1 Ağustos 1914'te Almanya'nın Rusya'ya harp ilanı ile I. Dünya Savaşı başlamıştı. Mustafa Kemal gelişen siyasi ve askeri olayları büyük bir dikkatle izlemekte; bir taraftan da görüş ve düşüncelerini Harbiye Nezaretine bildirmekte idi. Ona göre katılma zorunlu hale gelmedikçe Osmanlı Devleti bu büyük savaşın dışında kalmalıydı. Ancak olayların süratle gelişmesi 29 Ekim 1914'te Osmanlı Devletini de ister istemez İttifak Devletleri yanında harbe girmek mecburiyetinde bıraktı. Mustafa Kemal, bu gelişmeler üzerine Başkumandanlıktan kendisine faal bir hizmet istedi ise de uzun süre bu isteği yerine getirilmedi. Nihayet ısrarı üzerine, kendisini 20 Ocak 1915 tarihinde, Tekirdağ'da teşkil edilecek 19. Tümen Komutanlığına tayin ettiler. Mustafa Kemal, bu tayin üzerine Sofya'dan ayrılarak İstanbul a döndü; derhal yeni görev yerine hareket ederek Tümenini kurdu. Bu Tümen kısa süre sonra görülen lüzum üzerine 25 Şubat 1915'te Tekirdağ'dan Maydos (Eceabat)'a nakledildi. Mustafa Kemal burada, 19. Tümene ilâveten 9. Tümenin 2 Piyade Alayı ve bazı topçu birlikleri de emrine verilerek Maydos Mıntıkası Kumandanı olarak görev yaptı.

Gelibolu Yanmadasında önemli olaylar oluyordu. İngiliz donanması 18 Mart 1915 günü Çanakkale Boğazı'nı geçmeye teşebbüs etti ise de kıyı topçusunun başarılı savunması karşısında, muvaffak olamayarak ağır zayiat verdi. Donanması ile Boğazı geçemeyen düşman, bu defa Gelibolu Yarımadası'nı çıkarma ile zorlamaya karar verdi. Olaylar bu şekilde gelişirken, Genelkurmay Başkanlığı da 23 Mart 1915 tarihinde Gelibolu'da 5. Ordu kurulmasına karar vermiş, Komutanlığına da Alman Generali Liman von Sanders'i atamıştı.

Liman von Sanders, muhtemel düşman taarruzuna karşı kuvvetlerini üç gruba ayırarak planını yapmış; Mustafa Kemal'in başında bulunduğu kuvvetleri ordu ihtiyatına almıştı. Mustafa Kemal bu plan gereğince 18 Nisan 1915 günü Tümeniyle Bigalı'ya geçti.

Düşman birlikleri 25 Nisan 1915 günü Seddülbahir ve Arıburnu bölgesinden ilk çıkarma hareketine başladı. Ancak çıkarma hareketi ilk gün karşısında Mustafa Kemal'i buldu. Mustafa Kemal, çıkarmanın başladığını görür görmez, kuvvetlerini süratle Bigalı'dan Conkbayırı'na sevketmişti. Arıburnu'ndan Conkbayırı'na ilerleyen İngiliz kuvvetleri, o gün, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzu ile geri çekilmeye mecbur edildi.
Conkbayırı taarruzunda Türk askeri görülmemiş bir inanç ve cesaretle savaşıyor, tarihin en büyük kahramanlık sahneleri sergileniyordu. Dâhi komutan, kumandanlara verdiği emre şu cümleleri de ilâve etmişti: "Ben, size taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir!"

25 Nisan 1915 günü başlayan çıkarma, kuvvetlerimiz tarafından kıyıya kadar itilmesine rağmen düşman, 26 ve 27 Nisan 1915 günleri de çıkarma harekâtına devam etti. İlerlemek isteyen İngilizlerle yer yer şiddetli çarpışmalar oldu; ancak her taarruz Türk askerinin kahramanca savunması karşısında başarısız kaldı. Mustafa Kemal, Çanakkale Cephesindeki bu üstün başarıları üzerine 1 Haziran 1915'de Albaylığa terfi etti.

Düşman, Çanakkale'de başarı sağlayamamasına, ilerleme gösterememesine rağmen, yeni bir çıkarma yapmada kararlıydı. Düşünülen çıkarmanın gerçekleşebilmesi için, her şeyden önce ilk direnç hatlarını oluşturan Arıburnu ve Seddülbahir'deki Türk kuvvetlerinin yerlerinden sökülmesi gerekiyordu. İngilizler bu amaçla 6 ve 7 Ağustos l915 günleri, takviyeli kuvvetlerle yeni bir taarruz daha denediler; düşman kuvvetleriyle, kuvvetlerimiz arasında şiddetli muharebeler oldu. Ancak, Mustafa Kemal'in aldığı önlemler sayesinde düşmanın bu taarruzu da gelişme imkânı bulamadı.

Arıburnu ve Seddülbahir'deki taarruz devam ederken İngilizler 6 Ağustos 1919 akşamı Çanakkale'nin güney kıyılarına da asker çıkararak ilerlemeye başladı. Bu suretle Anafartalar Bölgesi de ansızın kritikleşti. Gelişen bu buhranlı durum üzerine Liman von Sanders'in emri ile komuta değişikliği yapılarak, "Anafartalar Grubu Komutanlığı'na 8 Ağustos 1915 tarihinde Albay Mustafa Kemal qetirildi. 9 Ağustos 1915 günü komutayı ele alan Mustata Kemal, beklemeksizin aynı gün yaptığı taarruz ile ilerleyen İngiliz kuvvetlerini tekrar çıkarma yaptıkları kıyılara itti. Aynı günün akşamı Conkbayırı bölgesine geçerek buradaki kuvvetleri de 10 Ağustos 1915 sabahı taarruza geçirdi. Böylece düşmanın ilerlemesine imkân verilmemiş; aksine tutunduğu mevzilerden tamamen çıkarılarak Anafartalar bölgesine tam anlamıyla hâkim olunmuştu.

Mustata Kemal, 25 Nisan 1915 taarruzunda olduğu gibi 9 ve 10 Ağustos taarruzlarında da bizzat ateş hattında bulunmuş, ateş hattından emirler vermiş, bu davranışı yanındaki subay ve erler için ifadesi imkânsız cesaret kaynağı olmuştu. Conkbayırı'nda kalbini hedef alan bir kurşun, cebindeki saate çarpıp geri döndüğünden mutlak bir ölümden kurtuldu. Bu muharebeler esnasında gösterdiği kahramanlık, azim ve yüksek kumanda kudreti, kendisine memleket içinde ve dışında büyük ün sağladı. Artık o, "Anafartalar Kahramanı" olarak anılıyordu. Aylarca süren çıkarma ve savaşlar sonucu ilerleme kaydedemeyen İngilizler; nihayet 1915 yılı Aralık sonunda müttefikleriyle beraber Çanakkale'den çekildiler. Düşmanların Çanakkale Boğazı'nı geçememesi, İstanbul'un işgalini önlemiş; İngilizlerin, Marmara ve Karadeniz üzerinden müttefikleri Rusya ile bağlantı kurma hayallerini söndürmüştü. Bütün bu olaylar, bir anlamda, I. Dünya Savaşı'nın akışını da etkiliyor, dünya tarihinin yönünü değiştiriyordu. Bu savaşlarda İngilizler insan, araç ve gereç yönünden Türklerden şüphesiz ki çok fazla idi; ancak onların unuttukları nokta, Türk askerinin tarihsel kahramanlığı ve bu kahramanlığı yönlendiren Mustafa Kemal faktörü idi.

Mustafa Kemal, Çanakkale Muharebeleri'nin eski şiddetini kaybettiği 1915 yılının son aylarında, son bir taarruzla düşmanı tutunduğu kıyılardan da sökerek onu tam mağlûp duruma düşürmek görüşünde idi. Ancak bu teklifi, Ordu Komutanı Liman von Sanders tarafından, düşmanın da kıyıdan yapacağı topçu ateşinin ağır zayiat verdirebileceği endişesiyle benimsenmedi. Artık bu cephede yapacak bir şey kalmamıştı. Mustafa Kemal, 10 Aralık 1915'te "Anafartalar Grubu Komutanlığı"nı, Fevzi (Çakmak) Paşa'ya bırakarak izinli olarak Çanakkale'den ayrıldı; İstanbul a döndü.

Mustafa Kemal, 27 Ocak 1916'da karargâhı Edirne'de bulunan Onaltıncı Kolordu Komutanlığı'na atandı. Kısa süre sonra bu Kolordu'nun aynı isimle Diyarbakır'da kurulması kararı üzerine yine Kolordu Komutanı olarak
11 Mart 1916'da Diyarbakır-Bitlis-Muş Cephesine tayin edildi. Mustafa Kemal, 26 Mart 1916'da Diyarbakır'a gelerek komutayı ele aldı. 1 Nisan 1916'da Generalliğe yükseltildi. Diyarbakır'a gelişini takiben kısa bir hazırlıktan sonra 3 Ağustos 1916 sabahı emrindeki kuvvetleri Bitlis ve Muş yönünde taarruza geçirdi; Ruslarla iki tümenimiz arasında taarruz ve karşı taarruz şeklinde şiddetli çarpışmalar oldu. Nihayet 8 Ağustos 1916 sabahı Muş, aynı günün akşamı Bitlis kuvvetlerimiz tarafından düşman işgalinden kurtarıldı. Muş; ne yazık ki 25 Ağustos 1916'da tekrar Rusların eline düşmüştü. Mustafa Kemal Paşa, 2. Ordu Komutanlığı sırasında, 14 Mayıs 1917'de Muş'u ikinci defa Rus işgalinden kurtardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
...:::-Atatürk-:::...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Atatürk'ün Soy Kütüğü (Atatürk'ün kendini tanımlaması)
» Atatürk'e Göre Atatürk
» Atatürk ve Bozkurt
» Atatürk ve Eğitim
» Atatürk Ve Mevlana

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Mustafa Kemal Atatürk :: Hayatı-
Buraya geçin: