KIBRIS MESELESİ
Kıbrıs adası, 1571 yılında Türklerin idaresine geçmiş ve fiilen 1914 yılına kadar, hukuken de 1923 Lozan Antlaşması yürürlüğe girdiği tarihe kadar Türklere ait bulunmuştur. 1879'da Kıbrıs'ta İngilizler tarafından yapılmış olan nüfus sayımına ait istatistikler elimizdedir. Bu sayı¬ma göre o zaman Kıbrıs'ta Türk nüfusu çoğunluktadır. Rum nüfusu azınlıktır.
Kıbrıs olayı, pek basit bir olay değildir. Türkiye çok önemli du¬rumlarla karşı karşıyadır. Bu önemli durumlar, baştan bazı olayları açıklarken belirttiğimiz gibi iç meselede de tesir gösterebilir. Onun İçin Türk devlet adamlarının, Türk gençliğinin çok uyanık olması lâzımdır.
Kıbrıs meselesinin önemi çok büyüktür. Ben bu meselenin ciddî ihtilâflara konu olmasından endişe duyuyorum. Türkiye'nin prestiji ile ve güvenliği ile çok yakından ilgilidir.
Bunun yanı sıra daha önce temas et¬tiğim gibi, orada bulunan 125.000 Türk'ün varlığı, hakları ve hayatı ile de ilgilidir. Kıbrıs meselesi, Türkiye-Kıbrıs meselesi mi, yoksa Türkiye-Yunanistan meselesi mi? Zaman zaman Türkiye'de bu iki fikir tartışılmıştır.
Bazı devlet adamları bunun bir Türkiye-Yunanistan meselesi olduğunu ve bunu Türkiye-Yunanistan meselesi olarak ileriye sürmenin Türkiye'nin menfaatlerine uygun bulunduğunu iddia etmişlerdir. Bu bir siyaset taktiği konusudur.
Fakat özellikle bu işin başlangı¬cında bu meseleyi bir Kıbrıs konusu olarak, zahirde bir Kıbrıs konusu olarak, tutup ona göre bir davranış içinde bulunmakta faydalar olacağı¬nı, ihtilâfları azaltabileceğini sanırdım.
Bugün, tabiî, tamimiyle iş yay¬gın hale gelmiştir. Kıbrıs meselesinin elverişli çözüm yolu nedir? Bunun üzerinde düşündüklerimi etrafı ile açıklamayı uygun görmüyorum. Yalnız, ana hatlarıyla bazı şeyleri ortaya koymakta fayda vardır. Kıbrıs konusunun elverişli bir çözüme ulaştırılması için, Türkiye'nin barış durumundan ayrılmaksızın Kıbrıs'ta Yunanistan'ın yaptığı usul ve yol ile mutlaka fiilî bir durum yaratması icab ederdi. Ve nihayet 1974 Temmuzu’nda fiilî durum yaratıldı.
Kıbrıs'ın, Türkiye için çok büyük önemi bulunan bir toprak parçasıdır. Kısaca özetlersek; Kıbrıs jeolojik yapısı itibarîyle Anadolu'dan kopma bir toprak parçasıdır. İskenderun körfezinden Akdeniz’e doğru uzanmış, Toros’ların deniz içinde yükselmiş olan bir bölümüdür.
Ayrıca coğrafya durumu yönünden de Türkiye'nin İskenderun körfezi, İçel körfezi ve Antalya körfezlerini tamamıyla kontrol ve tesir altında bulunduran bir adadır. Ada ayrıca Suriye kıyılarını, Mısır kıyılarını, Süveyş kanalını; kısacası Doğu Akdeniz'i kontrol eden bir jeopolitik duruma sahiptir.
Bununla beraber Kıbrıs adası Türkiye'nin stratejik güvenliğinin önemli bir unsurudur. Yunanistan'dan havalanan bir uçak bugün Ankara veya Erzurum'u bombardıman ederek kendi üssüne dönemez. Fakat Kıbrıs'ta üslenecek olan askerî uçaklar Ankara'yı, Erzurum'u veya Türkiye'nin herhangi bir yerini bombardıman edip dönme imkânına sahip olur.
Bu askerî önemine ilâveten Kıbrıs adasının iktisâdi durumu üzerine de birkaç söz söylemek faydalı olur. Kıbrıs adası Anadolu'nun bütünlüğü içinde bir toprak parçasıdır. Yani Kıbrıs Anadolu'dan beslenmedikçe, Anadolu'dan takviye edilmedikçe ve Anadolu'ya eklenmedikçe, kendi başına iktisâdi yönden yeterli olma ve yaşama imkânına sahip değildir. Anadolu'dan ayrı kaldığı sürece de Türkiye'nin iktisâdi hayatında eksiklik meydana getiren bir tesire sahiptir. Bütün bu yönleriyle Kıbrıs adası Türkiye için var olma-yok olma davası durumundadır.
Kıbrıs Türkiye'nin askerî savunması yönünden, Türkiye'nin iktisâdi gücü yönünden hayatî önem taşımaktadır. Bu duruma ilâveten, 125 bin Türk'ün orada bulunması da Kıbrıs'ı Türkiye için ayrıca önem taşıyan bir toprak parçası haline getirmek¬tedir. Bunların yanında Kıbrıs'ta Türk milletinin tarihî hakları da mev¬cuttur. Kıbrıs hiçbir çağda Yunan hâkimiyeti altına girmemiş, Yunan toprağı olmamıştır.
Kıbrıs, Türk milletinin hâkimiyetinde 400 yıl yaşamıştır. Ancak 1923 Lozan Antlaşmasıyla Türkiye Kıbrıs üzerindeki hükümdarlığından vazgeç¬mek zorunda kalmıştır. Bu yönden de, Türk milletinin Kıbrıs üzerindeki hakları vardır. Bütün bunların hepsini göz önüne aldığımız zaman Kıbrıs'ın Türkiye için çok büyük önem taşıdığı ortaya çıkmaktadır.
Kıbrıs, Türkiye'den zorla gasp edilmiş, Türk milletinin elinden onun dar bir zamanında, sıkıntılı bir zamanında baskı ile "geçici işgal" ada altın¬da alınmış ve daha sonra asıl sahibi olan Türk milletine geri verilmek¬ten kaçınılmıştır.
Bunu böylece ortaya koyarak Kıbrıs'ın el değiştirme durumu ortaya konulduğu takdirde, bunun yine eski sahibine verilmesi gerektiğini iddia etmek Türkiye için gayet makul ve haklı bir istek olurdu.
Ama o kadar acıdır ki, zamanın Türk hükümetleri hiçbir za¬man bu yola yanaşmamışlardır. Türkiye'nin bir Kıbrıs meselesi bulunmadığını, Kıbrıs'a çıkarma yapacak güce sahip olmadığımızı ifade et¬mekle yetinmişlerdir.
1974 Temmuzu’na kadar bu böyle devam etmiştir. Diğer taraftan Yunanlılar Dünyanın her yerinde devamlı olarak Kıb¬rıs'ın Yunanistan'a ait olduğunu, İngilizlerin haksız olarak Kıbrıs'ı boyundurukları altında bulundurduğunu, Kıbrıs'ın Yunanistan'a verilmesi icap ettiğini, İngiltere için askerî yönlerden Kıbrıs'a ihtiyaç varsa, Yunanistan'ın İngiltere'nin askerî ihtiyacını karşılayacak üsleri İngilizlere vermeye her zaman hazır olduğunu, ama Kıbrıs'ın idaresinin Yunanistan'a geçmesi gerektiğini propaganda ederek iddia etmişler ve böylece dünya kamuoyunu yıllarca Kıbrıs'ın Yunanlı olduğu ve Yunanlılara verilmesi gerektiği hususunda hazırlamaya gayret göstermişlerdir.
Bu propagandaları boşa çıkmamıştır. Zaman zaman Kıbrıs'ta ayaklanmalar ve İngiliz idaresine karşı gerillâ savaşları açılmıştır. Bu savaşlar Yunanistan'ın teşvikiyle ve Yunanlıların gizlice adaya soktukları silâhlarla donatılan yerli Rumlar tarafından gönderilmiş olan Yunan subaylarının idaresinde yürütülmüştür.
Çözüm için bugünkü şartlar içinde Türkiye'nin İleri süreceği tez; Kıbrıs'ta Türklerin varlığını teminat altında bulunduran ve bu teminatı sağlam esaslara bağlayan ve Doğu Akdeniz bölgesinde barışı sağlayacak adaletli bir denge kurmayı amaç edinen bir görüş olmalıdır.
Milletlerarası durumu dikkate alarak bu görüş şöyle gerçekleştirebilir: Kıbrıs'ta yeterli sayıda Türk kuvvetlerinin bulundurulması ve yeni bir Anayasa ile Türklerin kendi iç idarelerinde tamamıyla serbest Kıbrıs Devletinin yö¬netiminde eşit yetkiye sahip olmaları, Türkiye ile serbestçe irtibat ve temasta bulunmalarını sağlamaları, deniz ve hava limanlarında müşterek yönetim ve faydalanma imkânının temini, silâhlandırılmış bulunan Rum halkının silâhtan arınması için Birleşmiş Milletlerden bir heyetin faaliyet göstermesi gibi.
Kıbrıs konusunda biz kendimiz barışçıyız; kendimiz iyi niyetliyiz. Fakat bu iyi niyetlilik kendi varlığımızı emniyette bulundurmak için yeterli değildir.
Her şeyden önce uyanık olmalıyız, bize karşı girişilen bu alçakça, bu sinsice faaliyetlere karşılık vermeliyiz ve karşılık göstermeğe hazır olmalıyız.
Dünya kamuoyunu aydınlatarak kendi tarafımıza çekmek üzere geniş plânlı propaganda faaliyetine hız verilmeli ve buna paralel ola¬rak büyük ve yaygın diplomatik çalışmalar yapılmalıdır.
Türkiye, Yunanistan'a gayet iyi tesir edecek kozlara, tedbirlere sahiptir. Kıbrıs ve Ege denizi, kıt'a sahanlığı meselelerinde, plânlı bir propaganda faaliyetine ve yine plânlı bir diplomatik faaliyete girişmek lâzımdır. Uyuşukluk, durgunluk çıkar yol değildir. Türk milleti, Türkiye'nin gelecekteki evlâtları bunu bir an akıldan çıkarmamalıdırlar.
Yunanlılar aleyhimizde faaliyetler gösterdikçe, okul kitaplarında topraklarımız üzerinde hak iddia eden fikirler, yazılar bulunup, çocuklarına bunları telkin etmeğe devam ettikleri müddetçe, basının da daima aleyhimizde ve kendi vatanımız üzerinde iştina ve hak belirten davranışlarda bulunmağa devam ettiği müddetçe Türk milletinin hedefi, Selanik, Batı Trakya ve Anadolu'nun parçaları olan adalardır.
Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ