|
|
| İDAM EDİLEN ÜLKÜCÜ ŞEHİTLER | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Kürşad Ergenekon
| Konu: İDAM EDİLEN ÜLKÜCÜ ŞEHİTLER C.tesi Mart 21, 2009 3:37 pm | |
| MUSTAFA PEHLİVANOĞLU
Ankara'nın Balgat semtinde oturuyor olup 22 yaşındaydı. Ülkücülük suçundan ceza
evine girmiş ve idam cezasına mahkum edilmişti. Mamak askeri Cezaevi'nde yatarken
bir fırsatını bularak kaçmayı başardıysa da kısa bir müddet sonra tekrar yakalandı.
12 eylül cuntası tarafından, idam edilmesi için verilen emir, 7 Ekim 1980 tarihinde
Ankara merkez kapalı Cezaevi'nde yerine getirildi ve sabahın erken saatlerinde
asılmak suretiyle şehit edildi. Cenazesi, Ankara Karşıyaka Mezarlığına defnedildi.
Mustafa Pehlivanoğlu'nun İdamından Önce Anasına ve Babasına Yazdığı Mektup
Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yasa kadar büyüttünüz ve
yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı islemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin.
Hakkinizi helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı
Hakkin ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız
böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce
Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda
çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler
Allah'tan bulsunlar. Sunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah
davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakindir. Zafer
her zaman Allah'a inananlarındır.
Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam
ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkim varsa,
hepinize helal olsun, siz de helal edin.
Son olarak, abime, yengeme, yiyenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini
dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona
yardımcı olmasını dilerim.
Oğlunuz Mustafa
7 Ekim 1980
CEVDET KARAKAŞ
Elazığ'lı olup 21 yaşındaydı. Ailesi ile birlikte Almanya'da bulunuyorken,
Türkiye'ye vatanına dönmüştü. Elazığ'da cereyan eden bu olaya adı karıştığı için
tutuklandı ve 12 Eylül Mahkemeleri'nde yargılanarak idam cezasına çarptırıldı. 4
Haziran 1981 günü sabahın erken saatlerinde Elazığ kapalı Cezaevi'nde asılarak
şehit edildi.
FİKRİ ARIKAN
Çorum'un Alaca kazasından olup 32 yaşındaydı. Ankara Türközü Bademlidere semtinde
oturuyordu. Ankara'da cereyan eden bir takım olaylara karıştığı iddiasıyla
tutuklanarak Mamak Askeri Cezaevi'ne kapatılmıştı. Yargılandığı 12 Eylül
mahkemelerinde "idam"ına karar verildi. 27 Mart 1982 sabahın ilk saatlerinde Mamak
Cezaevi'nde asılarak şehit edildi. Cenazesi, Ankara Karşıyaka Mezarlığı'na
defnedildi.
CENGİZ BAKTEMUR
12 EYLÜL'LERDE YOKEDİLEMEYENLERİN, DOĞANLARIN HİKAYESİ... RAHMETLE ANIYORUZ...
Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Polat köyünden olup 20 yaşındaydı. Ailece,
Doğanşehir’de Yeni Belediye Garajı’nın yakınında Doğu mahallesinde oturuyorlardı.
Liseyi yeni bitirmişti. Doğanşehir’de meydana gelen bir olaya adı karıştığı için
tutuklanıp cezaevine kapatıldı ve 12 Eylül Mahkemeleri’nde yargılanarak idam
cezasına mahkum edildi. 2 Mayıs 1982 tarihinde, sabahın erken saatlerinde Elazığ
Kapalı Cezaevi’nde asılarak şehit edildi. Mahkemede idam cezasına çarptırıldığını
öğrenen annesi, ruhi bunalım geçirdi. Şehadetinden sonra da felç oldu. Cenazesi,
Doğanşehir Mezarlığı’na defnedildi.
ALİ BÜLENT ORKAN
Ülkücü Şehit ALİ BÜLENT ORKAN aslen Samsun'lu olup 25 yaşındaydı. Ailece Ankara'nın
Etlik Aşağı eğlence semtinde oturuyordu. İncirli lisesi gece bölümü öğrencisiydi.
1980 öncesinde meydana gelen bazı olaylar sebebiyle yargılandığı 12 Eylül
Mahkemelerinde idam cezasına çarptırıldı. Mamak Askeri Cezaevi'ndeki ölüm
hücresinden sabaha karşı alınarak götürüldüğü Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nin
infaz bahçesinde asılarak şehit edildi. Cenazesi Ankara Karşıyaka Askeri
Mezarlığına defnedildi | |
| | | Kürşad Ergenekon
| Konu: Geri: İDAM EDİLEN ÜLKÜCÜ ŞEHİTLER C.tesi Mart 21, 2009 3:38 pm | |
| AHMET KERSE
Gaziantep'in Oğuzeli ilçesine bağlı Hacar köyündendi. 1979 yılında tutuklanarak
konulduğu cezaevinde dört yıla yakın yattıktan sonra 12 Eylül adaletsizliğinin
kurbanı olarak Gaziantep Cezaevi'nde 31 Ocak 1983 sabahı karşı asılarak şehit
edildi.Ahmet KERSE
30.1.1983 Gaziantep’in Oğuzeli ilçesine bağlı Gürsu köyündendi. Gaziantep Eğitim
Enstitüsü’nde okuyordu. 1980 yılı Şubat ayında, polisler tarafından Kilis’te
yakalanarak gözaltına alınıp bir ay süreyle işkence yapıldı. Çıkarıldığı 12 Eylül
mahkemelerinde, bütün şahitlerin, aleyhine ifade vermedikleri için tutuklandıkları
bir yargılamadan sonra, 8 Temmuz 1981 tarihinde idam cezasına mahkum edildi. 25
yaşındayken, tutuklu bulunduğu Gaziantep Cezaevi’nin infaz bahçesinde sabaha karşı
asılarak şehit edildi.
"Kendi ağzından"
"Hakime küfrettim. Hakim put! Vicdanı adaletin görkemli sarayından, sarayın
mücerret bekçisinden, görünmez koruyucularından azade.. Kişiliği silik...
Benim böylesi muğlak bir kişilikten ne alıp veremediğim var?
Baktı önündeki yazılı müeyyidelere, kırdı kalemi. Küçük dilinin dönmesi ile
çıkardığı kahkahayı duydum. Onun haline güldüm. Güya sinsi gülüyor.
O kim, bilmem ne maddesi kim? Her şeyin vasıta olduğu bu dünyada, oluşlara
basamaklık edenlere kızmaya hiç gerek yok.
Doğru olan, gücün ve tedbirin kar etmediği yerde durup tevekkül etmek, her daim ona
sığınmaktır. Karanlığı aydınlık bilmek, mutlu olmasını öğrenmektir.
Her zaman ve mekanda Yüce Allah'a dayanmak biricik yol. Tabii yol bilene!
Allah'a iyi bir kul olmalıyım. Bütün uğraşım, çabam bu yönde olmalı. Şayet nasipse
şahadet şerbeti içmek, beni bu mertebeye getiren mazimle Övünmeliyim.
Şehid olmak her er kişiye nasip değil! Bil kıymetini!
Bu büyük mertebeye ulaşmak için, Allah'ın sevgilisinden, Bedir harbine katılmak
için izin isteyen sahabenin çırpınışları unutulur mu?
Cennet müjdelenmiş. "Ağaçları altında ırmaklar akan" güzide köşeler...
Hakikat bu!
Geçici zevklerin süslediği ve hayal olarak hafızalarda silikleşen, anlık dürtülerin
ürünü, anlık süprüntülerin ne ehemmiyeti, ne kıymeti vardır?
Mutlak mutluluğa gark olmak varken, izafi saadetin çeşnisine kapılıp, kanmak,
kandırılmak ne ayıp bir şey! Çok kötü bir hali
Hayır! kanmadım, kanmayacağım.!
O gün yeniden dirilişimdir, pak ve saf halimle. O an ölmek değil, yaşamaktır.
"Allah yolunda ölenleri ölü bilmeyiniz... Onlar diridirler!
"... Onlara cennet müjdelenmiştir."
Virajı dönmek ve has bahçesinin güllerini derlemek... Derleyeceğim renk renk
gülleri sonra da koklayacağım doyasıya..
Ben ilk değilim. Uzayan zincirin bir halkası olacağım. Ardım sıra bu zincirin bir
halkası olabilmek için didinenler, çalışanlar çok. Heyecanlı bekleşen kalabalık
var.
Allah'ın eli! Bu davanın üzerinde.
Tökezlemek, sürünmek, yakalanmak yok.
Sinemiz demir, yüreğimiz çelik, kötülükleri boğmak, iyilikleri yaşatmak İçin hep
mücadele, hep mücadele... Bir an olsun bile gaflet uykusunda kalmak yok.
Gafleti sevmek, şeytanın çelmelerine kanmak ölümdür. Gerçek Ölüm!
Doğruyu insanlara duyurmak için savaşmak lazımdır...
Anam köyde. Son günler sık sık rüyama girer oldu. Ağlamaz anam hep güler. Bir şehid
anası olacak, keyfi bu yüzden. Heyecanı, gönlündeki haz ılıklığı bu sebepten...
Titrer anam, elleri ile bazı kereler yüzünü örter. Ben idam sehpasına yürürken anam
karalar bağlamaz. Bilir, inanır ki, oğul ölmedi, yaşıyor. Bu dünya hancıların
konakladığı bir misafirhane.
Buradan göç eden bir başka alemde, ebedi yurt evinde yaşar.
Anam yeşil yemenisini hiç başından eksik etmez. Allah örtünün dediği için Örtünür.
Anam ülkü sahibi yiğitleri över.
Babam da öyle.Babam süslü hayat yaşamak uğruna zillet, illete boyun eğen bel
kıvıran, yılanlaşan insanları sevmez.
Kötülerin baş düşmanıdır.
insan Allah'a inanmadıkça, yüce ülküleri yakalamak için cehd ve gayret
sarfetmedikce o adama insan denmez.
Hele halife hiç denmez. Her adam insan değil, her insan da halife değil! Bu biline!
Sabırsızım, içimde sevinç coşkusu, kulaklarımda Kur'an kıratı... Ben uçmak
istiyorum, uzaklara, pak mekanlara, gül ekenlere, çiçek dikenlere uçmak...
Bükülmeyeceğim, kırılmayacağım. Bu emanet olan "ben"i yüce yaradanıma helali ile
teslim edeceğim.
Ölsem bile ölmeyeceğim. Varın siz anlayın!
Ben insanlara dayanmadım ki, yıkılayım, insancıklardan medet ummadım ki, zarara
ziyana gireyim. Ezel ve ebed olan Yüce Mevla'ya gönül verdik.
Onun içindir ki, bu dava sönmez, bitmez, çapulcuların çökmesinden, kaçmasından
etkilenmez...
İlay-ı kelimetullah! diyen diller lal olmaz. Allah diye inleyen güller solmaz. Tekbir getiren, teşbih eden güller solmaz. Susmayacak Hakk'ın dili!" | |
| | | Kürşad Ergenekon
| Konu: Geri: İDAM EDİLEN ÜLKÜCÜ ŞEHİTLER C.tesi Mart 21, 2009 3:38 pm | |
| HALİL ESENDAĞ
Manisa'nın Saruhanlı kazasına bağlı Gözlet köyündendi. 21 yaşında olup evliydi. Bir
takım olaylara karıştığı iddiasıyla polisler tarafından yakalandı. Tutuklandıktan
kısa bir süre sonra, 12 Eylül Mahkemeleri tarafından mahkum edildi. 3 Haziran
tarihinde, hakkındaki idam cezasını sabaha karşı infaz edildiğine dair Radyo ve
TV.'den yayın yapılmasına rağmen, polisler tarafından cezaevinden alınıp Emniyet
Müdürlüğü'ne götürüldü. Burada, "itiraf" etmesi için iki gün boyunca akıl almaz
işkenceler yapıldı ve 5 Haziran günü Buca Cezaevi'ne geri getirilip, sabahın ilk
saatlerinde asılarak şehit edildi.
SELÇUK DURACIK
Yugoslavya göçmeni bir ailenin çocuğu olup 22 yaşındaydı. Ailece, Manisa'nın
Turgutlu ilçesinde oturuyor, seyyar satıcılık yapıyordu. Daha öncede birkaç defa
Ülkücülük suçundan Cezaevine girmişti. Polisler tarafından arandığını öğrenince
kendiliğinden giderek emniyete teslim olmuş fakat, yargılandığı 12 Eylül adaleti
dağıtan İzmir 2. Nolu Askeri Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırılmıştı. 3
Haziran günü, idam edildiğine dair haberler radyoda yayınlanırken İzmir Emniyet
Müdürlüğü'nde işkence ile yeni ifadeleri almaya çalışılıyordu. İki gün sonra Buca
Kapalı Cezaevi'nde sabaha karşı asılarak şehit edildi.5 Haziran 1983'de.
İSMET ŞAHİN
Trabzon'da dogup, büyümüs.. Derken birtakim çekismeler ve düsmanliklar bas
göstermis... Çareyi Istanbul'a gelmekte bulmuslar. Istanbul gibi bir yerde
hayvancilik baslica geçimleri. Yedi çocuk babasidir. Kardesini de yanina almis,
hayatla helal bir lokma yutmak için çirpinmaktadir. Kaçip kurtuldugunu sandigi bela
burnunun dibinde bitmistir... Adim adim takip etmektedir. Onun için oyun ve
desisenin bin bir türlüsünü icraata sokan ser güçleri onlari gafil avlamistir.
Polis ve sikiyönetime bir ihbar gitmistir Su semtte, su caddede, su no'lu evde
Dev-Sol militanlari barinmaktadir. Bu ev hücre evi olarak kullanilmaktadir.
Yetkililerin bilgilerine sunulur! Dedik ya düsmanin desiseleri ve riya çapindaki
oyunlari durmak bilmez. Adi geçen ev ismet Sahin'e aittir. Ev polis ve asker
kordonu altina alinmistir. Derken hiç hesapta olmayan bir çatisma! Kim sikti, ne
diye sikti? Bilinmez. Sonradan ismet, hadisede tek kursun bile sikmadigini her
yerde gözü yasli anlatacaktir. Bir asker ölmüstür. Fail de ismet Sahin'dir.
Selimiye Cezaevî'nde hücrenin birinde vicdan sancilari içinde kivranmaktadir.
islemedigi bir suçlan Ötürü cezaevindedir. Üstelik rüyasinda görse çekemeyecegi bir
insan öldürmüstür. Hep kendi kendine konusur durur. Durmadan Allah'a niyaz...
"Yarab sen de bilirsin ki, ben bu hadisenin içinde degilim. Ben Türk askerini
vurmam. Hem ne diye vurayim? O benim kardesimdi, o benim insanimdir. Nasil olur da
ben böyle bir vakanin içine düstüm? Nasil olur. Günlerce tefekkür ve iç
hesaplasma... Inim inim inliyor hücrede. Onu azicik rahatlatan Kur'an
tilavetidir... Baska bir davadan daha yargilanmaktadir, iki davadan da hakkinda
idam talebi bulunmaktadir. Söyledigi su söz onun azap derecesini gösterir:
"Asilacaksam diger hadiseden dolayi asilayim. Yoksa alakam olmayan bir Türk
askerini vurmaktan ötürü idam olunmak istemem..." Ne yazik ki, vicdanina kimseler
kulak vermemistir. Selimiye Cezaevi'nden Maltepe Cezaevi'ne nakledilir. Marksist
düsüncenin naylon askerlerinden illallah etmistir. Nefreti büyüktür.
Gönüldaslarinin kapisinda söyle yalvarir: - Ne olur beni onlarin içine itmeyin. Ben
ölürüm. Ben inanmayan insanlarla yapamam. Ben suçsuzum, Vallahi askeri ben
öldürmedim. Kucak açin bana! Aliyorlar kogusa. Arkadaslarinin tereddütü sundandir:
Asker katili olarak lanse edilmis birine kapi açmak yanlis olur. Ona ilgi göstermek
dogru degildir. Hep namaz, hep niyaz... Maltepe Cezaevi'nde geçen bir hadiseyi
nakletmek istiyorum. Yedi çocuk babasidir. Görüs günüdür. En küçük çocugu kapida
duran rütbeliye uzun süre bakar. Daha çocuktur o. Sonra karar verir. Elindeki elli
lirayi rütbeliye uzatarak: Küçük çocugun bu hareketine tanik olan herkes sadece
güler. Hem de kahkahalarla. Çocuktaki büyük bir sevgi ve baba hasretini akillarina
bile getirmeden gülerler. Karinlarini oynata oynata... Cumhuriyette, Mustafa
Ekmekçi onun Selimiye'deki halini birkaç satirla anlatir. Selimiye Cezaevi'ne girip
çikan bir yazar çizerin gözlemlerine tercümanlik eder. Mustafa Ekmekçi. "Ismet daim
Kur'anla hasbihalde..." Idam alir, idam cezasi onaylanir, dosyaya son mühür de
vurulur. Bir gece Pasakapisi Cezaevi'ne götürülür ve cezasi infaz edilir.
Sahitlerin ifadesine göre teslimiyet ve tam bir iman gücü ile son yolculuga
çikmistir. Son anlarinda dahi, bir askeri vurmus olma iddiasi ile idam edilmesini
büyük bir aci içinde yasamistir. Devamli tekrarladigi bir söz vardir: "Allah
sahidimdir ki, ben asker öldürmedim." Allah rahmet eylesin (Amin). Sehidler ölmez.
Onlar her an bizimledirler. Her biri ardindan destanlara sigmaz akil çemberini
kiran alametler birakan bu insanlar sehidler zincirinin sadece dokuz halkasini
teskil eder. 12 Eylül'den önce ve sonra, sadece Allah rizasini kazanmak için
çabalayan ülkü sahibi insanlarin katledilmeleri, onlara sehidlik payesini
kazandirmistir. Ne mutlu onlara ki, gülerek, sevinerek ölüme gitmislerdir. Onlar
gibi olabilmek, zor çok zor! Sehid olmak her kisiye nasip degil... Allah'in rahmeti
onlarin üzerine olsun. | |
| | | | İDAM EDİLEN ÜLKÜCÜ ŞEHİTLER | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|