Kürşad Ergenekon
| Konu: Mezardan gelen çığlık sesleri Paz Mart 22, 2009 3:39 pm | |
| RUSLAR FAY HATTINDAN GELEN KIRILMA SESLERİNİ KAYDETMİŞLER.. BELKİ İNANMASI GÜÇ AMA SESLER MİLYONLARCA İNSANIN ÇIĞLIĞINI ANDIRIYOR!!! Rusya da bir kaç bilim adamı yeraltı tabakalarındaki kırılmaların sesini kaydetmek için 14.4 kilometre kuyu kazıyorlar buraya dinleme cihazları yerleştiriyorlar. Önce çok zayıf frekansta insan sesini duyuyorlar ama böyle bir şeyin mümkün olmayacağını düşündüklerinden ilk etapta bu yerleştirdikleri cihazdan gelen sesler olabileceği kanaatine varıyorlar. Daha sonra daha yüksek frekanstaki sesleri algılayabilecek cihazı yerleştirdiklerinde hayrete düşüyorlar; çünkü yerin dibinden milyonlarca insanın çığlık seslerini yada insan seslerine benzer çığlıkları duyuyorlar. Bilim adamlarının çoğu işini bırakıyorlar. Konu hakkında açıklama: Bu çığlıklar: Her hangi bir deprem veya benzeri felâketlerin yaşandığı andaki toplumun evrene yayılan çığlık sesleri!.. Veya toplu bir felâketle ölen insanların mezardaki çığlık sesleri! Çünkü evreni ve onda olanları yoktan yaratan yüce Allah ve elçisi mezarda ki sesleri şöyle anlatırlar: KABİRDEKİ AZAP 1. (5492)- Osman İbnu Affan (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Osman (radıyallahu anh), bir kabrin üzerinde durunca sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. “Kendisine: Cenneti ve Cehennemi hatırladığın vakit ağlamıyorsun, fakat kabri hatırlayınca ağlıyorsun!” dediler. Bunun üzerine: Çünkü Rasülüllah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini duydum. “Mezar, Âhiret yolculuğunun birinci varış ve durma yeridir. İnsan ondan kurtulabilirse, ondan sonrakiler daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa ondan sonrakiler bundan daha zordur, daha şiddetlidir” Hz. Osman devamla Rasülüllah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şu sözünü de nakletti: (Ahiret aleminden gördüğüm) manzaraların hiçbiri kabir kadar korkutucu ve ürkütücü değil! "Rezin, (Hz.) Osman’ın şu sözünü anlatır: “Eğer ondan kurtulduysan büyük musibetten kurtuldun; aksi halde senin kurtulacağını hayal etmem.” (Tirmizî, Zühd 5, (2309).
2. (5493)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: “Şu ayet ininceye kadar kabir azabındanşüphelenmeye devam etmiştik. “Sayınızınçokluğuyla övünmek sizi oyaladı. Öyle ki, kabirleri ziyaret ettiniz (kabirdeki yakınlarınızla övündünüz)”Tirmizî, Tefsir –Tekasür Sûresi, (3352). AÇIKLAMA:Tekasür çoklukla övünme demek. Çokluk ise malda, sayıda, menakıbda, yani insanlar arasında övünme vesilesi olan her şeyde mevzubahistir. Ayet’i kerime; bu sayı çokluğuyla övünme sebebiyle Rabbinize olan ibadetten (kulluktan) geri kaldınız. O kadar ki, mezarları ziyaret ettiniz de, önceki ölmüş olan yakınlarınızla da övündünüz; ölünceye kadar bu işten vazgeçmediniz, ibadete (Allah’a kulluğa) bir türlü vakit ayıramadınız! “Malınızın ve tarafınızın çokluğu ile övündünüz; ölümü unutup eğlencelere daldınız bu halde iken ölüm sizi yakaladı.” Taberi, bu surede kabir azabının varlığına delil olduğunu söyler: “Çünkü der, Allah Teala hazretleri, övünenlerin ve eğlenceye dalanların haberini vermekte. Bunlar, kabre girdikleri zaman karşılaşacakları şeyleri bilecekler, Rablerine ibadet yerine mal ve evlat çokluğuyla övünerek zevk ve eğlencelere dalmanın karşılığı ne kadar fenadır, kabre girince görecekler diye onları tehdit etmekte, korkutmakta” (özetle).Yeri gelmişken kaydedelim: Kur'an-ı Kerim'de kabir azabından daha açık bir şekilde bahseden başka ayetler de var. Allahü Teâlâ, kabirdeki ürkütücü sahneyi şöyle anlatır: “Onlar kıyamete kadar sabah, akşam ateşe atılırlar. Kıyamet günü geldiğinde ise, "Firavun ve kavmini azabın en şiddetlisine atın" denir” (Mü'min Sûresi. 46. âyet) Burada, alimlerin belirttiği üzere, kabir azabının varlığı açık olarak ifade edilmiştir. Çünkü, ayetin devamında kıyamet azabından ayrıca söz edilmekte ve bunun kabirde her gün çektikleri azaptan daha şiddetli olacağı belirtilmekte. İbnu Kesir: “Bu ayet, Ehl-i Sünnet'in kabirde berzah azabının varlığını istidlal etmelerine büyük bir asıldır” der. Razi de, ayette geçen “akşam, sabah ateşe atılma” hadisesinin kıyametle ilgili olmadığını, çünkü kıyametteki ateşe atılmaya ayetin sonunda ayrıca temas edildiğini belirtir. Kıyamet azabının da dünyadaki azab olmayacağını, çünkü dünyadaki azaptan ayetin başında “sabah, akşam atılmaları” şeklinde temas edildiğini belirtir. Öyleyse der, şurası kesinlik kazandı ki dünyadaki sabah, akşam ateşe atılma işi ölümden sonra başlayıp kıyamete kadar devam edecek olan ateşe atılmalarıdır. Öyleyse bu ayet onlar hakkında kabir azabının varlığını isbatlar. Bu onlar hakkında sabitse başkaları hakkında kabir azabının varlığını isbatlar. Bu onlar hakkında sabitse başkaları hakkında da sabittir. Çünkü arada fark olduğunu söyleyen yok.
“İmam’ı Buhârî, kabir azabı üzerine açtığı baba girerken kabir azabına Kur'an dan delil olarak şu ayetleri de kaydeder: “Sen o zalimleri can çekişirken bir görsen! Melekler ellerini uzatıp: “Haydi çıkarın canınızı bedenlerinizden!” derler. “Bugün Allah adına haksız yere söyledikleriniz ve O'nun ayetlerine karşı büyüklük tasladığınız için hor ve hakir edici azapla cezalandırılacağınız gündür” (En'am Sûresi 93.âyet) “Biz onları (dünyada ve kabirde) iki kere azaba uğratacağız. Sonra da onlar, pek büyük bir azaba atılacaklardır” (Tövbe Sûresi 101.âyet)
3. (5494)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nın anlattığına göre, bir Yahudi kadın, yanına geldi. Kabir azabından bahsederek: “Seni kabir azabından Allah korusun!” dedi. Aişe de Rasülüllah (aleyhissalâtu vesselâm)'a kabir azabından sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: “Evet, kabir azabıdoğru. Onlar kabirde azap çekerler, onlarınazabını hayvanlar duyarlar” buyurdu. Hz. Aişe buyurur ki:“Bundan sonra Aleyhissalâtu vesselâm'ın namaz kılıp da, namazdan sonra kabir azabından Allahü Teâlâ'ya sığınmadığını hiç görmedim”. [Buhârî, Cenaiz 89, Müslim, Mesacid 123, (584); Nesâî, Cenaiz 115, (4, 104, 105). AÇIKLAMA: Önceden Müslümanlar arasında kabir azabıyla ilgili bir bilginin olmadığını, ilk defa Yahudilerin bu meseleyi Müslümanlar arsında gündeme getirdiklerini haber vermekte. Gerçekten bu paralelde daha açık ifadeler de mevcuttur. Hatta bazı rivayetler Hz. Aişe'nin bunu Rasülüllah’a sorduğunu, (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: “Kıyamet gününün azabından başka azab yok” diye cevap verdiğini, bilahare gelen vahiy üzerine Aleyhissalâtu vesselâm'ın kabir azabının varlığını ikrar ve beyan ettiğini belirtir. Bundan sonra namazlarda kabir azabından Allahü Teâlâ'ya sığınmıştır. 4. (5495)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Rasülüllah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün) iki kabre uğradı:” (kabirde yatanlar) azab çekiyorlar. “Azapları da büyük bir günahtan değil buyurdular. Sonra sözlerine şöyle devam etti:” Evet Biri, laf getirip götürmede bulunurdu. Diğeri de elbisesine idrar sıçramasına karşı korunmazdı. “Aleyhissalâtu vesselâm sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü. Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti. Sonra da belki bunlar yaş kaldıkça azapları hafifler buyurdular.” [Buhârî, Vudu 55, 56, Cenaiz 82, 89, Edeb 46, 49; Müslim,Taharet 111, (292); Tirmizî, Taharet 53, (70); Ebu Davud, Taharet 11, (20, 21); Nesâî, Taharet 27, (1, 28-30).] 5. (5496)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: Rasülüllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Sizden biri ölünce, kendisine akşam ve sabah (Cennet veya Cehennemdeki) yeri gösterilir . Cennet ehlinden ise, (yeri) Cennet ehlinin (yeridir), ateş ehlinden ise (yeri) ateş ehlinin (yeridir.)” Kendisine: “Allah seni kıyamet günü diriltinceye kadar senin yerin işte budur" denilir!" [Buhârî, Cenaiz 90, Bed'ül-Halk 8, Rikak 42, Müslim, Cennet 65, (2866).; Muvatta, Cenaiz 47, (1, 239); Tirmizî, Cenaiz 70, (1072); Nesâî, Cenaiz 116, (4, 107).] 6. (5497)- Zeyd İbnu Sabit (radıyallahu anh) anlatıyor: Rasülüllah (aleyhissalâtu vesselâm), bizimle birlikte, Benî Neccar'a ait bir bahçede bulunduğu sırada bindiği katır, yolunu aniden değiştirip kabirlerin yanında durdu: Karşımızda beş veya altı kabir vardı. Aleyhissalâtu vesselâm: “Bu kabirlerin sahiplerini bilen var mı? Buyurdular.” Bir adam: Ben biliyorum deyince, (aleyhissalâtu vesselâm): “Ne zaman öldüler?" dedi. Adam: Şirk devrinde deyince Peygamberimiz aleyhisselam: “Bu toplulukkabirlerinde azab çekiyorlar. Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım;şahsenduyduğum kabir azabını sizinde duymanıziçin Allah'a dua ederdim” buyurdu. Sonra şunları söylediler: “Kabir azabından Allah'a sığının”! Oradakiler: “Kabir azabından Allah'a sığınırız!” dediler. Aleyhissalâtu vesselâm: “Cehennem azabından da Allah'a sığının!” dedi. “Cehennem azabından Allah'a sığınırız” dediler. “Fitnelerin açık ve kapalıolanından Allah'a sığının!” dedi. “Açık ve kapalı her çeşit fitneden Allah'a sığınırız!” dediler. “Deccal'ın fitnesinden Allah'a sığının!” buyurdu. “Deccal'ın fitnesinden Allah'a sığınırız!” dediler. [Müslim, Cennet 67, (2867). 7. (5498)- Ebu Eyyub el-Ensârî (radıyallahu anh) anlatıyor: Güneş battıktan sonra, Rasülüllah (aleyhissalâtu vesselâm) çıkmıştı, bir ses işitti: “Bu, kabirlerinde azab çeken Yahudiler (in sesidir)!” buyurdular. [Buhârî, Cenaiz 88; Müslim, Cennet 69, (2869); Nesâî, Cenaiz 114, (4, 102) (Kütüb’ü Sitte 15.cilt 302. ile 308. sayfalar arası) Hatırlatma:Oinsanlarda böyle bir günün başlarına geleceğine inanamamışlar; Allahü Teâlâ'nın emirlerine ve yasaklarına itaati bırakıp; arzu ve isteklerine uyup eğlencelere dalmışlar; hayatlarının sonunda, Allahü Teâlâ'nın ve elçisinin haber verdiği “o sıkıntı ve felâketlere mahkum olmuşlar”! | |
|