Kutlu doğumunda anarken Seni, biliyorum bizimleydin. Gönül tahtımızda, yavrularımızın gözyaşında, pembe yanaklarına konan gülümsemelerde, hüzünlenen yüzlerimizde, ağlayan gözlerimizde Sen vardın. Sen geldin biliyorum...
Yüreklerimiz pırpır ederken, taş gibi kalpler Senin sevginle erirken, Senin şefkatli elin başlarımızı okşarken, bildim, Sen geldin... Sen gelince çünkü, ezberler bozulur... Sen gelince çünkü, sahtelikler kaçacak yer arar... Sen gelince çünkü, bütün çiçekler güle yer açar... Seni unutmuşken, bize unutturulmuşken asırlardır yokluğunda başımızı yaslayacağımız sineyi bulamadık. Çöllerde avare dolaştık. Seraplarda oyalandık. Şimdi Sen geldin, biliyorum.
Sen gelince çünkü, zulmün sesi titremeye başlar.. kaba kuvvet telaşlanır.. mütecavizler panikler.. münafıklar kekeler...
Sen geldin biliyorum; çünkü bahar çiçekleri açıyor. Adının geçtiği ninnilerle büyüyen filizler fidana dönüyor... Sen geldin; çünkü Senin şiirlerini okurken çocuklarımız hıçkırıklarını tutamıyor. Çocuk koroları Sana adanmış şarkılar söylüyor, ilahiler yakıyor, adın onların ağızlarına ne de güzel yakışıyor... Sen geldin; çünkü yeniden diriliyoruz. Kin ve nefretler bir bir sökülüyor sinelerimizden. Şefkati, merhameti, affedebilmeyi keşfediyoruz yeniden.
Komşusu aç iken tok yatmadan rahatsız oluyoruz yeniden. Sevdiklerinizi seviyoruz yeniden... Sen geldin biliyorum. Akıl ve kalp buluştu yeniden. Aklın aydınlığında, mantık ve muhakemenin enginliği el ele tutuştular. Şimdi çağımızı okumayı öğrendik. Bir yerden iki defa ısırılmamayı anladık. Düştüğümüz yerden kalkmanın yolunu bildik.
Senin getirdiğin nur sayesinde doğruları, yanlışları öğrendik. Senin sayende yeniden sevgiye, maneviyata, iyiliklere, hayırlara uyandık. Yeisle kıvranırken çıkmaz sokaklarda, Sen geldin yol yordam öğrendik, ümitle gerildik ok misali yaylarda.
Sen geldin de, yaldızı döküldü sahte sevgilerin. Sen geldin de beli kırıldı dostluk zannedilen sahteciliklerin. Sen geldin de, biz sevmeyi öğrendik Allah için. Senin öğrettiklerinle gerçek arkadaşlık neymiş, mü’min kardeşliği neymiş, insan kardeşliği neymiş, canlı-cansız bütün mahlûkata sevgi neymiş, şefkat neymiş onu öğrendik. Sen geldin çünkü, şekil değil özün kıymetini bildik.
Sen gelmeseydin, biz sadakatin, vefanın kıymetini nereden bilecektik?
İmtihanı, sabrı, incinsek de küsmemeyi, vefasızlık görsek de kapıları kapatmamayı nasıl başaracaktık?
Biz ancak Seninle aşabiliriz, aşılamazları. İşte yalanla doğru yine iç içe.
Yine “günahla sevap yol arkadaşı”. Yine heva ve heveslerinin peşinde yığınlar... Yine kibirle “ben” diyor aslında bir hiç olanlar... Yine kaba kuvvet konuşuyor hak namına... Yine adaletsizliklerin kanunu olmuş adalet... Yine güçlü haklı, mazlum bütün beşeriyet... Yine tüyü bitmedik yetimin hakkına tecavüz.. yine hırsızlık, yağma, talan.. yine yiğitlik sayılıyor harâmilik... Sen geldin ya artık ne gam ya Resûlallah. Gurbet sona erdi artık ya Nebiyye-r Rahmet... Biliyorum Sen geldin, sona erecek zulmet.
Biliyorum Sen geldin, bahar gelecek elbet.
Sokaklarında gül dağıtılıyor şehirlerin...
Elde Sensin.. Gönülde Sen.. Gözlerdesin...
Toprağı ıslatan çocuk gözyaşlarındasın...
Hoş geldin...
Hoş geldin, Sultanım, Efendim...