CcC_Bozkurt_CcC Başçavuş
| Konu: Alpaslan Türkeş'in Sürgünden Dönüşü Siyasete Girişi C.tesi Mart 21, 2009 1:16 pm | |
| ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN SÜRGÜNDEN DÖNÜŞÜ VE SİYASETE GİRİŞİ 27 Mayıs Harekâtı sonrasında oluşan MBK, olabildiğince çabuk, iktidarı sivillere devretmek isteyenlerle, partilerin politik faaliyetine izin verilmeden önce ülkenin siyasî yapısını değiştirecek reformları gerçekleştirmek isteyenler olarak ikiye bölünmüştü. İkinci grup olarak kabul edilen Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının oluşturduğu 14'ler grubunun plânı askerî yönetimin en azından dört yıl, gerekirse daha fazla sürmesi yönündeydi. İki grubun tutumu siyasî olarak CHP ve İnönü üzerinde yoğunlaştı. Birinci gruptakiler, DP feshedildikten sonra en güçlü siyasî yapı olduğundan iktidarın CHP'ye devrini öneriyorlardı. Buna karşı 14'ler grubu, iktidarı çok kolay bir şekilde CHP'lilere teslim etmeye niyetli değildi. Temizlenmiş bir DP'nin yarışmada yer alabileceğini ummuşlardı. Fakat bunun artık imkânsız olduğu anlaşılınca, ülkede yeni bir siyasî ortak oluşturuluncaya kadar iktidarın orduda kalmasını tercih ettiler.
Başlangıçta bu grubun üyeleri politikada önemli bir etki gösterebiliyorlardı. Belki de ülkenin geleceği ile ilgili açık bir plâna sahip tek komite üyesi olan Alparslan Türkeş, Başbakanlık müşaviri olmuştu. Yine önemli isimlerinden olan Binbaşı Orhan Erkanlı ise önemli ve stratejik bir görev olan MBK Genel Sekreter Yardımcısı olmuştu. MBK'de pek çok üye iktidarın sivillere devredilmesi konusunda acele etmediği için, çoğunluk ikinci gruptan yana idi. Üst rütbeli subaylar başbakanlık, iç işleri bakanlığı, savunma bakanlığı ve ulaştırma bakanlığı aracılığıyla yönetimi ellerinde bulunduruyorlardı. Diğer taraftan ikinci gruptakiler ordudaki kariyerlerinden vazgeçmişler ve kimileri de darbede görev alan ve fakat MBK'de bulunmayan Dündar Seyhan ve Talat Aydemir gibi aktif alt rütbeli subaylarla ilişkilerini sürdürmelerine rağmen, artık orduyla doğrudan ilişkileri kalmamıştı. Bu nedenle 14'ler grubu, generaller için bir tehdit oluşturuyordu. Alt rütbeliler, generaller olmadan hükûmeti devirmişlerdi. Aynı şeyi generallere karşı yapmamaları için hiçbir sebep yoktu.
Dolayısıyla iki grup da birbirlerine karşı bir darbe korkusu içinde bulunuyorlardı . MBK'de başlayan iç hesaplaşmayı fark ederek tedbir alınması gereğini ilk tespit eden 14'ler grubu olmasına rağmen rakiplerine karşı inisiyatifi ilk ele alan generaller olmuştur. 21 Eylülde Gürsel grubundan üyeler 27 Mayıs Hareketini halka açıklamak için Anadolu'da bir propaganda turu başlattılar. Ertesi gün 14'ler grubunun lideri olan Türkeş, başbakanlıktaki görevinden istifa etti. Türkeş'in görevinden istifası haberi komitedeki hareketliliği daha da arttırdı. Eylül ayı içinde MBK, yasama yetkisini MBK'den devralacak bir Kurucu Meclis oluşturulması fikrini tartışmaya başlamıştı. MBK'nin iktidarda kalmasını isteyenler bu öneriye karşı çıktılar ve bunu engelleyeceklerinden de emindiler. Zira MBK'de kararların alınması beşte dört çoğunluk şartına bağlanmıştı. Birinci gruptakiler böyle bir çoğunluğu sağlayamayacaklarını biliyorlardı. Bu arada basında da eleştiriler artmaya başlamış ve MBK'deki bölünme sürekli olarak işlenmiştir.
Cemal Gürsel, MBK içindeki muhalefete rağmen Turhan Feyzioğlu'nu Kurucu Meclis için bir yasa taslağı hazırlamaya davet etti. 3 Kasım'deki bu görevlendirmeden sonra, MBK'de 14'lerin, Gürsel grubuna karşı darbe hazırladığına dair haberler yayılmaya başladı. Bu arada Orhan Erkanlı 11 Kasım'de istifa etti ve İstanbul'a gitti. Erkanlı'nın İstanbul'a gidişini darbenin başladığı şeklinde yorumlayan generaller, işleri tesadüflere bırakmamayı kararlaştırarak 14'lerin tasfiye edilmesi hareketini başlattılar. Nitekim MBK'nin 14 üyesi 12 Kasımı 13 Kasıma bağlayan gece Gürsel'in imzaladığı bir emirle tasfiye edilmişler, bir iki gün içinde de aileleriyle birlikte dış ülkelere elçilik müşaviri olarak gönderilmişlerdi. Alparslan Türkeş'in Sürgündeki Faaliyetleri 13 Kasım günü evinde gözaltına alınan Alparslan Türkeş de Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'ye sürgüne gönderilmişti. Türkeş sürgüne gönderilişi hakkında hatıratında şu bilgileri vermektedir; "Ailece Esenboğa'dan gece saat 23'te hareket ettik.Ertesi sabah, mahallî saatle 6.30'da Yeni Delhi Havaalanı'na indik. Tarih, 20 Kasım 1960'ı gösteriyordu. Hindistan çok sıcaktı. Böyle bir havayla karşılaşacağımızı hiç tahmin etmiyorduk".
Alparslan Türkeş kısa zamanda Hindistan'a uyum sağladı. Türkiye Büyükelçiliğinde müşavir olarak göreve başladı. Yabancı diplomatlarla kısa zamanda kaynaştı. Ayrıca tasfiye hareketi ile dünyanın dört yanına dağılan arkadaşları ile temasa geçti. Sürgündeki 13 arkadaşı ile mektuplaşmaya başladı. Arkadaşlarıyla haberleşmesi kontrol altında tutulmasına rağmen yazdığı mektupları Beyrut'ta bulunan MİT görevlisi bir tanıdığı vasıtasıyla Türkiye'ye ulaştırabiliyordu. Ayrıca Yunanistan, Kıbrıs, İtalya ve Almanya üzerinden Türkiye ile yazışma yapabiliyor ve bu sayede Türkiye'de olup bitenleri vakit kaybetmeden öğrenebiliyor ve ona göre tavır alabiliyordu. Sahip olduğu bu konumunu iyi değerlendiren Türkeş, bu sayede çok uzaklarda olmalarına rağmen 14'leri aynı hedeflere yönelterek uzun süre ayakta tutmaya çalışmıştır. 13 Kasım tasfiyesinde 14'ler grubunun ortadan kaldırılması dahi düşünülmüştü. Ancak grubun ordu içindeki kuvveti ve taraftar kitlesinin fazlalığı 13 Kasımcıları bu düşüncelerinden vazgeçirmişti. Sonuçta 14'lerin sürgüne gönderilmeleri en iyi çıkış yolu veya ceza olarak görülmüş ancak yurt dışında olmalarına rağmen Alparslan Türkeş ve arkadaşları daima potansiyel bir tehlike olarak kabul edilmiştir. Bu tehlikeyi bertaraf etmek ve grubun dağılmasını sağlamak amacıyla çeşitli entrikalara girişilmiş, 14'ler birbirleri aleyhine kışkırtılmaya çalışılmıştır.
13 Kasımdan sonra Türkiye'de basın, siyasî partiler ve MBK'nin müşterek hedefi 14'leri parçalamak şeklinde tezahür etmiştir. 13 Kasımcıların bu tür manevralarının 14'ler üzerinde kısmen etkili olduğunu söylemek mümkündür. Türkeş'in Hindistan'da bulunduğu süre içinde arkadaşları ile yaptığı mektuplaşmalar incelendiğinde; sürgünden hemen sonra çeşitli dedikodu ve yalanlarla zedelenmiş olan 14'ler grubunun ilişkilerini düzeltmeye çalıştığı görülmektedir. Alparslan Türkeş yeni yıl münasebetiyle 1962 yılında arkadaşlarına yazdığı mektupta 14'leri "Türklüğün ümit dünyasını aydınlatan me'şale" olarak değerlendirmesi bunun en önemli kanıtıdır.
__________________ | |
|