25 Kasım tarihi Ülkücüler için Türk Milliyetçileri için hafızalara kazılmış bir günü işaret etmektedir. Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in Türk Coğrafyasının güzide bir yeri olan Lefkoşe’de dünyaya gözlerini açtığı tarihi ifade etmektedir.
Tarih sahnesine ilk olarak H.Nihal Atsız’ın Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na yazdığı açık mektupların ardından başlayan 3 Mayıs 1944 Türkçülük Turancılık Davasında yargılanan genç bir üsteğmen olarak çıkmıştır. Tarihe yazılan 23 sanığın arasında bulunan genç bir üsteğmendir O. Adı Alparslan TÜRKEŞ
Çıktığı kutlu yoldan bir an olsun geri dönmeyi ar edinen Genç Üsteğmen tarih sahnesine 1960 yılında yeniden çıkar. 27 Mayıs’ın Kudretli Albayıdır Alparslan TÜRKEŞ… Radyodan ihtilali ilan eden o tok sesin sahibidir O…
İhtilalin ardından Yeni Delhi’ye sürgün ve geri yurda dönüş ki tarih sahnesine yazılışın adıdır.
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine katılışın ardından kısa zaman sonra partinin başına gelir. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı olarak 1969 yılında yapılan Adana’ki kurultayda partinin adını ilan eder. Milliyetçi Hareket Partisi ismi amblemi kırmızı zemin üzerinde üç hilaldir. O kongreden bu yanada Ülkücüler Başbuğlarının yolunda yürümeye and içmiştir.
Sene bindokuz yüz altmış sekiz ve altmış dokuzdur. Yer Parti Genel Merkezidir. Parti Genel Merkezinin küçük toplantı salonunda bir toplantı yapılacaktır Gençlik Kolları tarafından. Toplantıya ellinin üzerinde gencin katılması beklenir. Ankara’da hava şartlarının çok kötü olması sebebiyle toplantıya bir elin sayısı kadar ancak genç katılmıştır. Onlarda Gençlik Kolları yöneticileridir. Başbuğ Alparslan Türkeş emin adımlarla merdivenlerden iner. Telaşlı bir şekilde olan gençlere aynen şöyle hitap eder.
“Evlatlarım bugün bir avuçsunuz. Siz de gelmeseydiniz ben bu dersi tek başıma yapacaktım. Bugün bu kadarsınız gün gelecek meydanlar almayacak sizleri. Gelecek dersin konusunu ilan ediyorum. SEN İSTERSEN O HAYAL GERÇEK OLACAK…
Gençlik Başbuğunun etrafında kenetlenmiştir. Analarının babalarının hayır dualarını alarak vatanına milletine hayırlı evlat olmak için geldikleri büyük şehirlerde üniversitelerde Türk Milliyetçiliği Mefkuresi etrafında gönüllerini korlamışlardır. Başbuğun evlatları yaktıkları ocak ateşinde Türklük Gurur ve Şuuru – İslam Ahlak ve Fazileti ile tarihler ötesinden geleceğe yönelmişlerdir.
Gün gelmiş kızıl kurşunlarla şehadete ermiş gün gelmiş zindanlarda çarmıha gerilmiş kan kusmuş kızılcık şerbeti içtik demiştir. Başbuğlarının etrafında yetişen Ülkücü Gençlik ihtilal çarmıhlarında Başbuğlarının emrinde gittiğini yürümüştür. Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkücü Kuruluşlar Davasının ilk duruşmasında Başbuğumuz salona en son alınmış ve salona girdiği anda Ülkücü Gençlik hep bir ağızdan İstiklal Marşını okumaya başlamıştır. Ülkücüler zindanlardan dünyaya mesajı vermiştir.
Başbuğun Bozkurtları Hep bir ağızdan haykırmıştır…
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.
Cezaevinden çıkıp rotayı şaşıranlara, Başbuğun gölgesinde adam olduklarını zannedenler sıfatlarından payelenmek isteyerek başka yerlerde makamlara değişmişlerdir kimliklerini ve kişiliklerini.
O Başbuğ ki… Üzerinden bir ihtilal geçen Hareketin üzerinden ölü toprağını serpmiş ve haykırmıştır. Gerekirse 14 yaşında çocukları alır yola devam ederim demiştir. Bu kararlılıkla yeniden yola koyulmuş ve cezaevinden çıktıktan sonra 1986 yılında bir sohbette hedefi işaret etmiştir evlatlarına Başbuğu Hareketin Kalesi Yozgattan. 10 sene sonra iktidar olacağız demiştir. Başbuğ iktidarı işaret ederken Başbuğun gölgesinde kendine kimlik ve kişilik edinip kişiliklerini kaybedenler ise Ülkücü Hareketin misyonunu tamamladığını zırvalamaktadır.
Daha düne kadar Başbuğumuz Alparslan Türkeş için “Türkeş’de yanında üç beş gençle siyaset yapmaya çalışıyor.” Diyenler tarih sahnesinden silinirken Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ’i tarih haklı çıkartıyor ve Türki Cumhuriyetler SSCB’den ayrılarak devletlerini ilan ediyordu.
Ahdevefa düsturuyla bir araya gelen Ülkücüler yeniden bayraklarını dalgalandırmış Bizim Ocak ve Gençlik Kültür Sanat Ocakları olarak bayrağı yeniden göndere çekmiştir.
Siyasi yasakların kalkmasıyla yeniden Hareketin başına geçen Başbuğ, o samimi atmosferde Milliyetçi Çalışma Partisi ile meclise giriyor ve kaçanlara cayanlara soluğu kesilip yarı yolda kalanlara gerekli dersi veriyordu.
Her hareketi işaret olan Başbuğun vefatı da yeniden Ülkücüler için işaret oluyordu. 25 Kasım 1917 tarihinde bir Müslüman Türk evladı olarak dünyaya gelen Alparslan, ebediyete uğurlanırken yetiştirdiği evlatları Başbuğlarına iktidar olma sözü veriyorlar ve hep bir ağızdan haykırıyorlardı;
Başbuğum Dün Emrindeydik Bugün İzindeyiz Yarın Yanındayız…