Ardından Yazılanlar Acılı Gönüllerin İlâcı Başbuğ!..
Türk'ü Türk'e düşman etmek isteyenler revaçta…
Beyinlerin bir çoğu tatilde, ruhlar savaşta.
Geri kaldık kalkınmada, inançta.
Fikirler kök salmaz böyle kıraçta.
O bir devrin siyaset deviydi. Uzun yıllar Türk Silahlı Kuvvetleri'ne üstün hizmetlerde bulunmuştu. Henüz genç bir üsteğmenken 1944 Olayları'na muhatap oldu. Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Hüseyin Namık Orkun ve Reha Oğuz Türkan gibi vatan sevdalısı yirmi üç Türk milliyetçisiyle birlikte "Turancılık" suçuyla(!) tutuklandı. O meşhur Sansaryan Han'daki Tabutluk adlı hücrelerde işkence gördü; ama yılmadı.
27 Mayıs 1960 İhtilâli'yle birlikte adından daha sık bahsedilir oldu. Çünkü ihtilâl komitesinin etkili isimlerinden biriydi. Eğer o, komitede yer almasaydı çok daha fazla kan dökülmüş olacaktı. Ilımlı tavırları ve şefkatli tutumu sebebiyle dışladılar onu. 1965 yılında siyaset sahnesine adımını atmıştı. Defalarca mebus seçilerek ülkesine ve insanlara hizmet etti. Onca acı ve sıkıntıya göğüs gerdi. İhtilâller onu siyasetten koparırken, halk referandumları, politikaya dönmesini sağladı. Sırasıyla Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi gibi çeşitli siyasî oluşumların genel başkanlıklarını yürüttü. Mahkemeler tutukladı, Yargıtay bu kararları bozdu. Girdi, çıktı, beraat etti. Fakat hiçbir kuvvet onun siyasî iradesine engel olamadı.
Zeki, çevik ve çalışkan bir insandı. Aynı zamanda bilgi dağarcığı güçlü bir mütefekkirdi O!... Onlarca eser kaleme alarak fikirlerini efkâr-ı umûmiye ile paylaştı. Genç nesilleri motive ederek onlara hak ve hakikat yolunu gösterdi. Temel fikirlerini "Dokuz Işık Doktrini" adı altında geniş kitlelere sundu. Türk milliyetçiliğinin meselelerini ve çözüm yollarını çok iyi biliyordu. Bu hususta, muzdarip olanlara rehberlik etti. Rus emperyalizmi ve komünizme karşı inançlı insanlardan set oluşturdu. Sevmedi ülküden başka bir şey… Gençlere idealist olmayı o öğretti. Onun şu ifadeleri çok mühimdir:
"İnsanlar inançla, ülküyle yaşarlar, mutlu olurlar ve yükselirler. İnançsız ve ülküsüz bir kimse kendisini boşlukta bulur ve sadece içgüdülerinin tesiri altındaki olaylar içinde sürüklenir, davranışları ve hayatı tesadüflere bağlı kalır."
O bir 4 Nisan akşamı karanlığı yararak sessizce, bir derviş asaletiyle aramızdan ayrıldı. "Bir Nisan Şakası" yaptı sevenlerine. Milyonlar Ankara'ya aktı. Yağan kar insanların içinde yanan kor ateşi söndüremedi. O günden bugüne yıllar geçti.
Türk Milleti'nin Başbuğu!...
Sen gideli tadı tuzu kalmadı siyasetin. Bilen de konuştu, bilmeyen de koca koca meydanlarda!
"Çamur at izi kalsın" misali düşüncelerle yola çıkanlar, kervan başı oldu. Buz tuttu düşünceler!...
Türk Dünyası'nın Serveri Başbuğ!...
Türk illeri öksüz, hem de yetim bu günlerde… Gözyaşları oluk oluk akıyor. Bizimkiler taş kesilmiş, utanmadan bakıyor. Müslümanın akan kanı yürekleri yakıyor.
Acılı Gönüllerin İlâcı Başbuğ!..
Türk'ü Türk'e düşman etmek isteyenler revaçta…
Beyinlerin bir çoğu tatilde, ruhlar savaşta.
Geri kaldık kalkınmada, inançta.
Fikirler kök salmaz böyle kıraçta.
"Seni unutmadı bu necip millet
Fikirlerinle yaşayacaksın elbet."
Mübarek ruhun şâd olsun.
M.NİHAT MALKOÇ