Türkiye'nin millî eğitim dâvası Cumhuriyetin kuruluşundan beri gayet plânsız ve çok yanlış bir şekilde yürütüle gelmiştir. Eğitim milletimizin sosyal ve iktisat’ı durumu ve ihtiyaçtan dikkate alınarak Türkiye'yi en kısa zamanda kalkındıracak bir plâna başlanması lâzımdır. Onun içinde önce Türkiye'nin muhtaç bulunduğu elemanların sayısı, branşlarının tespit olunması ve belirli süreler içinde ulaşılması gereken hedefler tâyin olunarak buna göre eğitim faaliyetlerinin düzenlenmesi gerekir. Liselerden mezun olan öğrencilere yetecek kadar üniversite kurulabilse dahi, bu üniversitelerden mezun olan çocuklarımız bu sefer de belli kapıları zorlama durumunda kalacaklardır. Ve en çok da devlet kapılarında vazife almak isteyeceklerdir.
Bu kadar kalabalık üniversite mezununu da devlet kadrolarında yerleştirmek mümkün olmadığından başlı başına bir tedirginlik konusu ortaya çıkacaktır. Şimdiki halde liseyi bitiren çocuklarımızın hepsini birden üniversiteye alamıyoruz. Bu durum dahi birçok üzücü olaylara sebep olmaktadır. Kaldı ki, Türkiye'nin en önemli ihtiyaçlarından birisi de teknik eleman yetiştirmektir. Bunun içinde eğitimin yine memleketin sosyal ve ekonomik hedeflerine uygun olarak teknik eğitime yöneltilmesi zorunludur. Genel olarak bütün milletin yüksek eğitim görmüş hâle getirilmesi elbette istenen bir amaçtır. Fakat bu çok geniş imkânlar gerektiren bir husustur. Onun için merhaleler tâyin etmek ve en kısa yoldan memleketi kalkındıracak bir plâna kavuşmak gereklidir. Dünyanın bugünkü gidişatı içerisinde ilim ve teknik alandaki büyük ilerlemeler milletlere geniş ufuklar açmıştır. Fakir, geri kalmış, nüfusu az, toprağı küçük milletler dahi ilim ve teknikte yüksek bir durum elde ettikleri takdirde, zengin nüfuslu, kalabalık ve kuvvetli milletlerle denge kurabilirler.
İlim ve teknikte geri kalmış bir milletin hızla yükselmesi için üç-dört birı kişilik ilim adamı ve teknisyen kadrosu hazırlanması onun için büyük imkânlar sağlar. En çok meşgul olacağımız problem Türkiye'yi ilim ve teknik alanında süratle en yüksek bir seviyeye çıkarmak konusudur. Memleketimizin kalkınmasını birinci derecede buna bağlı olduğu inancındayım. Tabi bunun için ziraatımızın modernleştirilmesi ve Türkiye'nin ağır sanayinin kurulması hususları girmektedir. Millî olmayan, milli kültür, millî karakter ve millî şuuru yaratmayan bir eğitim sistemi çağ dışı, zararlı, iflâs etmiş bir eğitim düzeninden başka bir şey olamaz. Bugün ülkemizde yürürlükte bulunan eğitim sistemi, maalesef böyledir. Ancak, islah edilmek istenen eğitimimize getirilmek istenen ıslahatı millî şuur ve millî kültüre dayalı olduğunu görememenin ızdırabı içindeyiz. Eğitimden beklenen şudur: : Bir ülke içinde yaşayan genç dimağları birbiri ile kaynaştırmak, onlara tarihlerini, ülke şartlarını öğretmek ve millî kalkınmada lüzumlu insan gücünün faydalı bir biçimde yetişmesine dikkat etmektir.
Başka bir deyimle eğitimin iki görevi vardır. Birinci görevi, millî kültür ve milli şuuru oluşturmak, ikinci görevi ise, bu kültür ve şuur içinde iktisadî kalkınmaya, çevre kalkınmasına, millî kalkınmaya katkıda bulunmaktır. Her sistemin kendine özgü modelleri vardır. Anayasamıza göre devlet, fertlerin eğitim ve öğretimini sağlamakla yükümlüdür. Eğitimde fırsat eşitliği demokrasinin gereğidir. Eğitimde fırsat eşitliği meselesi ülkemiz insanının, iktisadî ve kültürel şartlarını iyi bilen, kadrolar tarafından çözümlenebilir.
Türk insanının, çağdaş yaşama seviyesine erişebilmesi, toplumun bütün sosyal dilimlerini kapsayan yaygın bir eğitim sayesinde mümkündür.
Millî Eğitim Temel Kanununa göre yüksek öğrenim paralı olmaktadır. Gerçi bu tip uygulama, Batılı ülkelerin bazılarında yürürlüktedir. Fakat, ülkemizde, fert başına düşen milli gelir, Batılı ülkelere kıyasla çok düşüktür.
Üstelik ülkemizde milli gelirin, fertler arasında dağılımı, fakir halk kitlelerinin aleyhindedir. Yüksek öğrenimi parayla satın anabilecek bir meta olarak kabul etmemize imkân yoktur. Yüksek öğrenim yapmak isteyen fakir gençlerimizin çoğu, bu durumdan ümitsizliğe kapılmaktadırlar. Fakir ve başarılı öğrenciden kasıt nedir? Fakirliğin ölçüsü ne olacaktır? Parası olanda aranmayan üstün başarının, parası olmayanda aranması doğru değildir. Zaten, üniversiteye aday hazırlayan orta öğrenim kurumlanın çoğunun durumu, gerek gençlere verilen ön bilgi, gerekse, öğretmen kadrosu ve teknik yönden içler acısıdır. Buralardan gelen fakir halk çocukların, ilk anda başarılı olmaları beklenemez. Dolayısıyla gerekli parayı bulamayan gençlerimizin, çoğunun kafa yapılan ne olursa olsun, yüksek öğrenim yapmak için imkânları elvermeyecektir.
Eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğini bozan, anayasamıza aykırı düşen böyle bir kanun memleketimizde devamlı tedirginliklere yol açacaktır.